Bu roman onun sonuncu romanı kadar iyi değildir.
- This novel isn't as good as his last one.
Fakat büyük olasılıkla sonuncu olacağım, bu acınacak bir durum.
- But probably I'll be the last, which is a pity.
Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
- Date of last revision of this page: 2010-11-03
Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.
- This is the hotel where we stayed last year.
Geçen yıl Londra'ya gittik.
- We went to London last year.
Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi.
- Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu... sondan bir önceki, son.
- First, second, third, fourth, fifth, sixth, seventh, eighth, ninth, tenth... penultimate, last.
Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim.
- The last time I went to China, I visited Shanghai.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Soyadınızı nasıl telaffuz edersiniz?
- How do you pronounce your last name?
Soyadını nasıl yazarsın?
- How do you write your last name?
Son olarak ailemle birlikte Disneyland'a gittiğimden beri uzun zaman oldu.
- It has been so long since I last went to Disneyland with my family.
Tom son olarak vardı.
- Tom was the last to arrive.
Konuşma otuz dakika sürdü.
- The speech lasted thirty minutes.
Yağmur beş gün sürdü.
- The rain lasted five days.
Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu.
- Last year in the Philippines, earthquakes and tidal waves resulted in the deaths of more than 6,000 people.
Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı.
- Tom had a near death experience last summer.
Onu son kez gördüğümden beri Shelly gerçekten büyümüş.
- Shelly's really filled out since the last time I saw her.
O, son kez yaptığından daha iyi yaptı.
- He has done better than last time.
Nihayet, Mario prensesin sevgisini kazanmayı başardı.
- At last, Mario managed to win the princess's love.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Herkes onun sözünden dönecek son adam olduğunu bilir.
- Everybody knows that he is the last man to break his promise.
Ölüm herkesin sonuncu bitirmek için çalıştığı bir yarış gibidir.
- Death is like a race in which everyone tries to finish last.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Para onun istediği en son şeydir.
- Money is the last thing he wants.
Tom'un her gece yatmaya gitmeden önce yaptığı son şey çalar saatini ayarlamaktır.
- The last thing Tom does every night before going to sleep is set his alarm clock.
Dün gece son derece soğuktu.
- Last night was exceptionally cold.
Son birkaç gün ikimiz içinde son derece yoğundu
- The last few days have been terribly busy for both of us.
The tonnage of the Duyfken of Harmensz's fleet is given as 25 and 30 lasten.
More rain is the last thing we need right now.
When we last met, he was based in Toronto.
Summer seems to last longer each year.
last but not least.
The party was last Tuesday; that is, not this yesterday, but eight days ago.
The last of wool is twelve sacks.
Last time we talked about this was in January.
I don't know how much longer we can last without reinforcements.
How is an in-your-face black leather thigh-high lace-up boot with a four-inch spike heel like a man's black calf lace-up oxford? They are both made on a last, the wood or plastic foot-shaped form that leather is stretched over and shaped to make a shoe.
The first will be last.
- The first will be the last.
The first will be the last.
- The first will be last.