Uzun zamandır seni bekliyordum.
- Ich habe lange auf dich gewartet.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- Vor langer Zeit war hier eine Brücke.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Ben, o filmi uzun zaman önce izledim.
- I have seen that film long ago.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
Bu kelime uzun zamandır not defterimde.
- This word has been in my notebook for a long time.
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
He kept me waiting for a long time.
- Er hat mich lange warten lassen.
She looked as if she had been sick for a long time.
- Sie sah aus, als wäre sie lange krank gewesen.
To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth.
- Um das Volumen zu berechnen, muss man die Länge mit der Breite multiplizieren und dann mit der Tiefe.
The lengths of day and night are the same today.
- Heute haben Tag und Nacht die gleiche Länge.