Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
That's perfectly understandable.
- O kusursuzca anlaşılabilir.
We all have our flaws.
- Hepimizin kusurları var.
I can't find a single flaw in her theory.
- Onun teorisinde bir tek kusur bulamıyorum.
If defective in structure, they are perfect in function.
- Yapı olarak kusurlu olsalar bile, onlar fonksiyon olarak mükemmeldir.
The horse that we can't buy will always have a defect.
- Satın alamadığımız atın her zaman bir kusuru olacaktır.
She finds fault with everything and everyone.
- Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
It is cruel of you to find fault with her.
- Onda kusur bulduğun için zalimsin.
I am fed up with imperfect people, so I've decided to isolate myself for a while.
- Ben kusurlu insanlardan bıktım, bu yüzden bir süre kendimi tecrit etmeye karar verdim.
I didn't notice the imperfection.
- Ben kusuru fark etmedim.
Neither Tom nor Mary is correct.
- Ne Tom ne de Mary kusursuz.
Excuse me, but you're mistaken.
- Kusura bakma ama hatalısın.
Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
- Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
There's nothing physically wrong with him.
- Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
They have eliminated all imperfections.
- Bütün kusurları ortadan kaldırdılar.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.