Burada kısa bir süre için kalacağım.
- Ich werde hier für eine kurze Zeit bleiben.
Belki kısa bir mola vermeliyiz.
- Vielleicht sollten wir eine kurze Pause einlegen.
Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam.
- I cannot do it in such a brief time.
Çok kısa bir uyarı veya açıklama akıllı bir kişi için yeterlidir.
- A very brief warning or explanation is enough for an intelligent person.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
- Please be as brief as possible.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalış.
- Please try to be as brief as possible.
Bana kısaca ne olduğunu anlat.
- Tell me, briefly, what happened.
Kısacası, o yanılıyordu.
- In brief, he was wrong.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Bana planın kısa bir özetini verdi.
- He gave me a brief outline of the plan.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.
To put it briefly, I do not agree.
- Um es kurz zu machen: ich bin nicht einverstanden.
Let us briefly recall an important result from group theory.
- Wir wollen kurz an ein wichtiges Ergebnis der Gruppentheorie erinnern.
In brief, I need money. Please lend it to me!
- Kurz, ich brauche Geld. Bitte leih mir welches.
I would define, in brief, the poetry of words as the Rhythmical Creation of Beauty.
- Ich würde die Poesie von Worten kurz als Rhythmische Erzeugung von Schönheit definieren.