Definition of kurumlar in Turkish English dictionary
- societies
- (Avrupa Birliği) institutions
Germans show an enormous commitment to the European Union and its institutions.
- Almanlar, Avrupa Birliği ve onun kurumlarına büyük bir bağlılık gösteriyor.
In 2020, the use of German in all public institutions was abolished in favor of English, despite massive protests on the part of the population.
- 2020 yılında, tüm kamu kurumlarında Almanca kullanımı nüfusun bir kısmında kitlesel protestolara rağmen, İngilizce lehine kaldırılmıştır.
- kurum
- institution
The institution advertised on TV for volunteers.
- Kurum gönüllüler için televizyonda ilan verdi.
Tom works for a large financial institution.
- Tom büyük bir finans kurumu için çalışıyor.
- kurum
- {i} Foundation
- kurum
- {i} corporation
- kurum
- {i} establishment
- kurumlar vergisi kesintisi
- corporation tax cutcorporation tax deduction
- kurumlar arası anlaşmalar
- (Hukuk) interinstitutional agreements
- kurumlar vergisi
- corporation tax
- kurumlar vergisi
- (Hukuk) corporate tax
- kurum
- {i} vanity
- kurum
- {i} shop
I bought it at a thrift shop.
- Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.
- dini kurumlar
- religious institutions
- kurum
- (Politika, Siyaset) competent authority
- kurum
- (Ticaret) concern
- kurum
- snootiness
- kurum
- arrogance
- kurum
- pomposity
- kurum
- (Politika, Siyaset,Ticaret) body
- kurum
- (Ticaret) house
The Royal House is an ancient institution.
- Royal House eski bir kurumdur.
- kurum
- council
- kurum
- self-importance
- kurum
- side
- kurum
- (Politika, Siyaset) agency
Finding a job can be difficult without the help of an employment agency.
- Bir iş bulmak, bir iş bulma kurumu olmadan zor olabilir.
- kurum
- pretension
- kurumlar vergisi
- (Ticaret) corporate income tax
- kurum
- soot
His face was full of soot.
- Onun yüzü kurumla doluydu.
Eva climbed the stairs to Romer's office, trying to analyse the complex smell in the stairwell - a cross between mushrooms and soot, ancient stour and mildew, she decided.
- Eva, Romer'in ofisine çıkan merdivenlere tırmandı, merdiven boşluğundaki karmaşık kokuyu analiz etmeye çalıştı - mantar ve kurum, eski birikmiş toz ve küf arasında bir karışım olduğuna karar verdi.
- kurum
- conceit
- kurum
- society
- kurum
- association
- kurumlar vergisi
- corporation income tax
- avukatlık stajı yapılan kurumlar
- inns of court (British)
- döviz işlemleri yapma yetkisi almış kişi veya kurumlar
- (Hukuk) authorized dealers in foreign exchange
- gönüllü kurumlar
- voluntary association
- gönüllü kurumlar
- non-profit organisation
- idari kurumlar
- (Hukuk) administrative institutions
- kentsel kurumlar
- civic organizations
- kurum
- smut
- kurum
- (Hukuk) agency, authority, body, institution, foundation, establishment
- kurum
- swagger
- kurum
- haughtiness
- kurum
- airs
- kurum
- institute
The education in that institute is simply pathetic.
- O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.
- kurum
- pose
- kurum
- pose, conceit, self-importance, arrogance
- kurum
- shebang
- uluslar arası kurumlar
- (Hukuk) international Institutions
- uluslar arası mali kurumlar
- (Hukuk) International financial institutions (IFI)