kurumlaşmış

listen to the pronunciation of kurumlaşmış
Turkish - English
institutionalized
of or relating to someone who has been committed to an institution, such as a prison or an insane asylum

Once a potential employer learns that you've been institutionalized, you can forget about getting the job.

Simple past tense and past participle of institutionalize
{s} committed to or placed in an institution; transformed into or viewed as an institution (i.e. custom, law, pattern of behavior), institutionalised
past of institutionalize
of or relating to something that has been established as an institution
officially placed in or committed to a specialized institution; "had hopes of rehabilitating the institutionalized juvenile delinquents"
given the character of an institution or incorporated into a structured and usually well-established system; "institutionalized graft"; "institutionalized suicide as practiced in Japan
kurum
institution

Institutionalised racism is a significant problem within the police force. - Kurumsallaşmış ırkçılık polis gücü içinde önemli bir sorun.

Tom works for a large financial institution. - Tom büyük bir finans kurumu için çalışıyor.

kurum
{i} Foundation
kurum
{i} corporation
kurum
{i} establishment
kurum
{i} vanity
kurum
{i} shop

I bought it at a thrift shop. - Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.

kurum
(Politika, Siyaset) competent authority
kurum
(Ticaret) concern
kurum
snootiness
kurum
arrogance
kurum
pomposity
kurum
(Politika, Siyaset,Ticaret) body
kurum
(Ticaret) house

The Royal House is an ancient institution. - Royal House eski bir kurumdur.

kurum
council
kurum
self-importance
kurum
side
kurum
(Politika, Siyaset) agency

Finding a job can be difficult without the help of an employment agency. - Bir iş bulmak, bir iş bulma kurumu olmadan zor olabilir.

kurum
pretension
kurum
soot

Eva climbed the stairs to Romer's office, trying to analyse the complex smell in the stairwell - a cross between mushrooms and soot, ancient stour and mildew, she decided. - Eva, Romer'in ofisine çıkan merdivenlere tırmandı, merdiven boşluğundaki karmaşık kokuyu analiz etmeye çalıştı - mantar ve kurum, eski birikmiş toz ve küf arasında bir karışım olduğuna karar verdi.

His face was full of soot. - Onun yüzü kurumla doluydu.

kurum
conceit
kurum
society
kurum
association
kurum
smut
kurum
(Hukuk) agency, authority, body, institution, foundation, establishment
kurum
swagger
kurum
haughtiness
kurum
airs
kurum
institute

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

kurum
pose
kurum
pose, conceit, self-importance, arrogance
kurum
shebang
Turkish - Turkish

Definition of kurumlaşmış in Turkish Turkish dictionary

KURUM
(Osmanlı Dönemi) (Karm. C.) Değerli insanlar. Kıymetli ve değeri büyük kişiler
Kurum
(Osmanlı Dönemi) MÜESSESE
Kurum
is
kurum
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is: "Vapur dumanı ve baca kurumuyla kapkara olan saçlarımla yastığı kirletmek istemiyordum."- Halikarnas Balıkçısı
kurum
Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet: "Sokakta bir sadrazam kurumu ile yürür."- H. E. Adıvar
kurum
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is
kurum
Ocak bacalarında birikrn veya çevrede savrulan kalın sis
kurum
Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet
kurum
Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi insanlar tarafından oluşturulan şey, müessese
kurum
Kuruluş, müessese, tesis
kurumlaşmış
Favorites