kurucusunun

listen to the pronunciation of kurucusunun
Turkish - English
founder of
kur
courtship

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

kur
{i} rate

What's today's exchange rate? - Bugünkü döviz kuru nedir?

What's the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

kur
course

I hate so-called 30 days language courses. - Sözde 30 günlük dil kurslarından nefret ediyorum.

She signed up for a Spanish course. - O, İspanyolca kursuna kaydoldu.

kur
establish

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

Let's establish some ground rules. - Bazı temel kurallar belirleyelim.

kur
flirt
kur
{i} class

Last year in the spring I attended a cooking class and learned how to bake bread. - Geçen yıl baharda bir yemek kursuna katıldım ve ekmek nasıl pişirilir öğrendim.

Tom can swim faster than anyone else in his swimming class. - Tom yüzme kursundaki başka birinden daha hızlı yüzebilir.

kur
institute

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

kur
{f} founded

The city was founded in 573. - Şehir 573'te kuruldu.

Harvard University was founded in 1636. - Harvard Üniversitesi, 1636'da kuruldu.

kur
ploughing
kur
{f} installed

The world's first parking meter was installed in Oklahoma City in 1935. - Dünyanın ilk parkmetresi 1935 yılında Oklahoma'da kuruldu.

Full body scanners were installed at the airport. - Havaalanına tam beden tarayıcıları kuruldu.

kur
install

The man tried to install his own antenna. - Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

We've installed several security cameras. - Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.

kur
{f} set up

The leader should know where to set up the tent. - Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.

Tom set up a website for Mary. - Tom Mary için bir websitesi kurdu.

kur
{f} establishing
kur
pass

Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course. - Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.

All the passengers were saved from drowning. - Bütün yolcular boğulmaktan kurtarıldılar.

kur
{f} set

His second son married and settled down. - Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

kur
setup
kur
put together

Let's put together a pro-soccer team for Nagasaki! - Nagasaki yanlısı bir futbol takımı kuralım.

Bush put together a hard-working team. - Bush çalışkan bir ekip kurdu.

kur
{f} established

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

Disneyland was established in 1955. - Disneyland 1955'te kuruldu.

kur
attention
kur
{f} mounting
kur
addresses
kur
{f} assembly

2016 was declared the International Year of Pulses by the United Nations General Assembly. - 2016 birleşmiş milletler genel kurulu tarafından uluslararası bakliyat yılı ilan edildi.

Due to the lack of attendees, we have to postpone the general assembly. - Katılımcı olmaması nedeniyle, genel kurulu ertelemek zorundayım.

Kur
G.S.O. (general staff officer)
Kur
(abbr. for Kurmay) mil
Kur
G.S. (general staff)
kur
par

Mary baked three dozen cookies for Tom's party. - Mary Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.

In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life. - Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.

kur
rate of exchance
kur
flirtation
kur
courting, wooing
kur
suit

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

kur
court

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears. - Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

kur
wooing

He tried wooing her with love poems. - O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

kur
rush
kur
lead

Tom wanted a pencil with a softer lead. - Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.

No man can know them, no hunter can shoot them, with powder and lead - Thoughts are free! - Hiçbir insan onları bilemez, hiçbir avcı barut ve kurşunla onları vuramaz. - Düşünceler özgürdür!

kur
constituted
kur
puttogether
English - English

Definition of kurucusunun in English English dictionary

Kur
In Sumerian mythology, primarily a mountain or mountains, and usually referred to the Zagros mountains to the east of Sumer
kur
A course of treatment
kur
A course of treatment Also known as cure
kur
to produce
kur
Key User Requirements
kur
A planned course of treatment or supervised series of spa treatments over a period of time
Turkish - Turkish

Definition of kurucusunun in Turkish Turkish dictionary

KÛR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kûrân) f. Kör, âm
kur
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
kur
Cilve yapma
kur
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kur
Kurs değeri (II)
kur
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
kur
Kurs değeri
kurucusunun
Favorites