Definition of kuru in Turkish English dictionary
- dry
Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume.
- Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.
Tom used old towels to dry the dog.
- Tom köpeği kurulamak için eski havluları kullanırdı.
- dry; dried; arid; (bitki) dead, withered; skinny, thin; bare, unfurnished; empty, vain
- juiceless
- (Havacılık) dry motor
- dead
Their job is to fell the dead trees.
- Onların işi kurumuş ağaçları kesip devirmek.
Please tell him to get rid of the dead leaves.
- Lütfen ona kuru yapraklardan kurtulmasını söyle.
- naked
- (Bilgisayar) organi
He is playing an important role in our organization.
- O, kuruluşumuzda önemli bir rol oynuyor.
Tom was named the head of the organization after the director retired.
- Müdür emekli olduktan sonra Tom kuruluşun başına tayin edildi.
- thin
The weather's so good I think I'll hang the laundry out to dry.
- Hava çok iyi, kuruması için çamaşırlarımı dışarıya asmayı düşünüyorum.
That shirt used to look really nice on you, but I think it shrank in the dryer.
- Eskiden bu gömlek sana çok yakışırdı ama sanırım kurutma makinesinde çekmiş.
- unfurnished
- (Tıp) kuru
- skinny
- cold start
- dusty
- dryer
I put my clothes in the dryer.
- Elbiselerimi kurutma makinesine koydum.
I use a blow dryer to dry my hair.
- Saçımı kurutmak için saç kurutma makinesi kullanırım.
- withered
Because of the drought, the grass has withered.
- Kuraklık nedeniyle çimler kurudu.
- scraggy
- bare, unadorned, unfurnished
- drying
Mary's dress is drying in the sun.
- Mary'nin giysisi güneşte kuruyor.
Tom is drying the dishes.
- Tom bulaşıkları kuruluyor.
- emaciated, thin
- dry, unfeeling, curt (utterance)
- dry; dried
- slang hashish, hash
- dead (plant)
- arid
It's the most arid landscape I've ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en kuru peyzaj.
- dried
Dried fish is not to my taste.
- Kurutulmuş balık benim damak tadıma uygun değil.
Tom dried the dishes.
- Tom bulaşıkları kuruladı.
- scarious
- sapless
- empty, hollow, vain, meaningless
- gaunt
- {f} withering
- become dry
- sear
- meager
- corky
- poor
Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
- Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
- sere
- secco
- juice
I can't squeeze juice out of this orange. It's dry.
- Bu portakalın suyunu sıkamıyorum. O kuru.
- xero
- kuru üzüm
- raisin
Do you want some raisins?
- Biraz kuru üzüm ister misin?
Do you want some raisins in your oatmeal?
- Yulaf ezmende biraz kuru üzüm ister misin?
- kuru ot
- fodder
- kuru (iklim)
- arid
- kuru cilt
- dry skin
- kuru dere
- wadi
- kuru duman
- (Meteoroloji) haze
- kuru duvar
- (İnşaat) dry-wall
- kuru ekmek
- dry bread
- kuru incir
- (Gıda) dry figs
- kuru kar
- (Havacılık) dry snow
- kuru kütle
- (Çevre) dry mass
- kuru pil
- dry-charged battery
- kuru soğan
- (Gıda) onion
- kuru soğuk
- black frost
- kuru taç
- (Denizbilim) desicator
- kuru temizleme yapmak
- (Tekstil) dry-clean
- kuru yemiş
- dried fruits
- kuru yemiş
- nut
- kuru yük
- (Askeri) bulk
- kuru ölçü
- dry measure
- kuru üzüm
- (Gıda) currants
- kuru üzüm
- dried grape
Raisins are dried grapes.
- Kuru üzüm kurutulmuş üzümdür.
- kuru üzüm
- (Gıda) sultanas
- kuru üzüm
- dried vine fruit
- kuru ısı
- dry heat
- kuru yemiş
- snacks
- kuru meyve bot
- nut
- kuru ağaç
- dry tree
- kuru erik
- prunes
Which do you prefer, raisins, prunes or dates?
- Hangisini tercih edersin, kuru üzüm, kuru erik veya hurma mı?
- kuru fasulye
- haricot bean
- kuru kopya
- xerox
- kuru maya
- dry yeast
karışıma kuru maya eklemeyi unutma.
- kuru sebze
- dried vegetables
- kuru tarım
- dry farming
- kuru termometre sıcaklığı
- dry bulb temperature
- kuru yaprak
- dry leaves
- kuru yük
- wey
- kuru çay
- dry tea
- kuru akü
- dry accumulator
- kuru apreleme
- dry finishing
- kuru arazi
- terra firma
- kuru ağırlık
- dry weight
- kuru basınçölçer
- aneroid barometer
- kuru batarya
- dry battery
- kuru baz
- (Ticaret) dry based
- kuru başına
- all alone
- kuru başına kalmak
- to be left without friends or relatives, be all on one's own
- kuru beton
- earth-moist concrete
- kuru beton
- (İnşaat) dry concrete
- kuru buhar
- dry steam
- kuru buhar
- dry vapour
- kuru buz
- dry ice
Tom put a piece of dry ice into a cup of water.
- Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu.
- kuru buz
- carbon dioxide snow
- kuru bölme
- dry partition
- kuru dallar
- dead wood
- kuru damıtma
- dry distillation
- kuru debriyaj
- dry clutch
- kuru disk
- dry plate
- kuru doku
- (Tıp) dry tissue
- kuru doğrultmaç
- dry rectifier
- kuru dren
- (Tarım,Teknik) blind drain
- kuru duvar
- dry wall
- kuru döküm kumu
- dry sand
- kuru dönüş
- dry return
- kuru ek
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) dry joint
- kuru ekmek
- crust
- kuru ekmek
- dry bread, bread eaten with nothing else
- kuru eleme
- dry screening
- kuru erik
- (Gıda) dry prune
- kuru erik
- French plums
- kuru erik
- prunelle
- kuru erik
- prune
Which do you prefer, raisins, prunes or dates?
- Hangisini tercih edersin, kuru üzüm, kuru erik veya hurma mı?
- kuru fasulye
- 1. dried beans. 2. a dish made of stewed dried beans
- kuru fasulye
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: baklagiller,bakliye fasilesi) [syn.: kuru fasulye, lubya] haricot bean
- kuru filtre dry filter
- (for an air conditioner)
- kuru galvanizleme
- dry galvanizing
- kuru gaz
- dry gas
- kuru gibi
- semidry
- kuru gömlek
- (Otomotiv) dry sleeve
- kuru gürültü
- a) much ado about nothing b) bluster, empty talk, nonsense
- kuru gürültü
- 1. meaningless excitement, much ado about nothing. 2. bluster, empty talk
- kuru gürültü
- much cry and little wool
- kuru halde
- in dry state
- kuru harç
- (İnşaat) dry mortar
- kuru hat
- (Meteoroloji) dry line
- kuru hava
- dry air
- kuru havuz
- graving dock
- kuru havuz
- naut . dry dock, floating dock, floating dry dock
- kuru iftira
- sheer calumny
- kuru incir
- dried fig
Don't leave him alone with that bag of dried figs.
- Onu o kuru incir torbasıyla yalnız bırakma.
Tom suffers from dried fig addiction.
- Tom, kuru incir bağımlılığından muzdarip.
- kuru işlem
- (Kimya) dry process
- kuru işleme
- dry process
- kuru işletim
- dry run
- kuru jel
- (İnşaat) xerogel
- kuru kafa
- death's-head
- kuru kafes
- mere skeleton, skin and bones
- kuru kalabalık
- 1. crowd of idle onlookers. 2. useless and worn-out things, junk
- kuru kalabalık
- useless crowd
- kuru kalıplama
- dry-press
- kuru karter
- dry sump
- kuru kavrama
- dry clutch
- kuru kavşak
- dry joint
- kuru kaymak
- clotted cream, Devonshire cream
- kuru koyak
- (Jeoloji) dry valley
- kuru koşma
- (Bilgisayar,Teknik) dry run
- kuru kum
- (Askeri,İnşaat) dry sand
- kuru kuru öksürmek
- hack
- kuru kuruya
- uselessly, in vain
- kuru kuyu
- (Çevre) drywell
- kuru kuyu
- dry well, cesspool, sink
- kuru kuyu
- dry well
- kuru köfte
- grilled meat patty
- kuru küspe
- dried pulp
- kuru kırma
- dry crushing
- kuru laf
- empty promise(s)
- kuru laf karın doyurmaz
- (Atasözü) Empty promises don't fill one's belly
- kuru madde
- dry matter
- kuru mahya
- (İnşaat) dry ridge
- kuru meyve
- dried fruit
- kuru moloz
- dry rubble
- kuru olmak
- desiccate
- kuru ortam
- dry environment
- kuru ot
- 1. hay. 2. dried herb
- kuru ot
- fodder, hay
- kuru ot yığını
- rick
- kuru ot yığını
- haystack
- kuru ot yığını
- hayrick
- kuru ot yığını
- pike
- kuru otla örtmek
- mulch
- kuru pancar
- dried sugar beet
- kuru pasta
- biscuit
- kuru pere
- (İnşaat) dry riprap
- kuru pere
- (İnşaat) dry stone pitching
- kuru pil
- dry cell
- kuru poğaça
- a flaky, savory pastry
- kuru pus
- (Meteoroloji) dry haze
- kuru pus
- haze
- kuru pusula
- dry compass
- kuru ral
- dry rale
- kuru redresör
- dry rectifier, metal rectifier
- kuru sarma
- (Havacılık) dry winding
- kuru ses
- dry voice
- kuru silme
- dry grinding
- kuru sis
- (Meteoroloji) dry fog
- kuru soğuk
- dry cold, black frost
- kuru soğuk
- dry cold
- kuru sürtünme
- dry friction
- kuru sıkı
- 1. blank (shot). 2. bluff, empty threat
- kuru sıkı atmak
- to utter empty threats
- kuru tahtada kalmak
- to be left without a stick of furniture in one's house
- kuru tarım
- (Tarım) dry land farming
- kuru taşlama
- dry grinding
- kuru tehdit
- sheer brutality, brutish threat
- kuru tekne
- hull, hulk
- kuru temizleme
- dry cleaning
Please pick up my dry cleaning.
- Lütfen kuru temizlemeden elbiselerimi alıver.
Do you want dry cleaning or regular wash?
- Kuru temizleme mi yoksa normal yıkama mı istiyorsun?
- kuru temizleme
- cleaning
Please pick up my dry cleaning.
- Lütfen kuru temizlemeden elbiselerimi alıver.
Tom picked up the dry cleaning on his way home.
- Tom eve giderken kuru temizlemeyi aldı.
- kuru temizleme deterjanı
- dry-cleaning detergent
- kuru temizleme deterjanı
- dry cleaning detergent
- kuru temizleme dükkânı
- dry cleaner's
- kuru temizleme endüstrisi
- dry cleaning industry
- kuru temizleme haslığı
- fastness dry cleaning
- kuru temizleme haslığı
- (Tekstil) fastness to dry cleaning
- kuru temizleme yapmak
- to dry-clean
- kuru temizleme yapmayın
- Do not dry clean
- kuru temizlemek
- dry-clean
- kuru temizleyici
- dry cleaner
I'd like to send my dress to a dry cleaner.
- Elbisemi bir kuru temizleyiciye göndermek istiyorum.
- kuru temizleyici
- cleaners
- kuru temizleyici
- dry cleaner's
- kuru temizleyiciye vermek
- to have sth dry-cleaned
- kuru termometre
- dry thermometer
- kuru toz
- (Tıp) dry powder
- kuru vaat
- empty promise
- kuru vadi
- arroyo
- kuru vadi
- dry valley
- kuru vejetasyon
- dried vegetation
- kuru yem
- dry fodder
- kuru yemiş
- kuruyemiş
- kuru yemiş
- 1. dried fruit. 2. (edible) nuts
- kuru yemişçi
- seller of dried fruit and nuts
- kuru yöntem
- dry system
- kuru yöntem döner fırın
- dry process rotary kiln