kurma

listen to the pronunciation of kurma
Turkish - English
{i} installation
setup
building

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

establishment, erection
erecting
prefabricated
erection
instalment
construction
institution
promotion
installment
foundation
forming

He argued for our forming the alliance with that nation. - O, o ülke ile ittifak kurmamızı savundu.

He's quick in forming relationships with women. - O, kadınlarla ilişki kurmada hızlıdır.

constitution
winding up
set

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

Tom is ready to settle down and start a family. - Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.

hatcher
establishment
contrivance
hatching
(saat) wind
assembly

Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association. - Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.

fitting
joining
mounting
{i} establishing
fixing
premeditation
editing
winding-up
set up

Tom wants me to come to Boston to help him set up a new business. - Tom yeni bir iş kurmasına yardım etmem için Boston'a gelmemi istiyor.

Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products. - Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.

windingup
{i} setting

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

Tom has just finished setting up. - Tom az önce kurmayı bitirdi.

installlation
kurmak
constitute
kur
courtship

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

kurmak
found

I haven't found a good place to pitch our tent yet. - Henüz çadırımızı kurmak için iyi bir yer bulmadık.

kurmak
set up

Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products. - Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.

We have to pick a place to set up the tent. - Çadır kurmak için bir yer seçmek zorundayız.

kurmak
install
kur
{i} rate

What's today's exchange rate? - Bugünkü döviz kuru nedir?

What is the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

kurmak
establish

They have enough capital to establish another factory. - Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.

We should do our utmost to establish world peace. - Dünya barışını kurmak için elimizden geleni yapmalıyız.

kurma ile ilgili
promotional
kurma mekanizması
winding up mechanism
kur
course

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

I hate so-called 30 days language courses. - Sözde 30 günlük dil kurslarından nefret ediyorum.

kurmak
{f} set

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products. - Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.

kur
establish

Let's establish some ground rules. - Bazı temel kurallar belirleyelim.

The town was established in the 18th century. - Kasaba 18. yüzyılda kurulmuştur.

kurmak
wind up
kurmak
to set up, to establish, to organize, to found; to mount, to assemble; to form; (silah) to cock; (kamp, çadır) to pitch; (saat) to wind; (plan) to hatch; (turşu) to make; (sofra/masa) to set; (tuzak) to set, to lay; to incite
kurmak
{f} institute
kurmak
{f} build

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

The new president wants to build up the army. - Yeni başkan ordu kurmak istiyor.

kurma
flotation
kur
flirt
kur
{i} class

Which language class are you taking this semester? Arabic Level 5. - Bu yarıyıl tatilinde hangi dilin kursunu alacaksın? Arapça 5. seviye.

Last year in the spring I attended a cooking class and learned how to bake bread. - Geçen yıl baharda bir yemek kursuna katıldım ve ekmek nasıl pişirilir öğrendim.

kur
institute

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

kurmak
base
kurmak
{f} erect
kurmak
(Nükleer Bilimler) setup
sömürge kurma
colonization
tekrar kurma
reset
kur
{f} founded

Harvard University was founded in 1636. - Harvard Üniversitesi, 1636'da kuruldu.

This school was founded in 1970. - Bu okul 1970'te kuruldu.

denge kurma
(Pisikoloji, Ruhbilim) equilibration
hayal kurma
flight of fancy
irtibat kurma
contacting
koloni kurma
colonization
kur
ploughing
kurmak
conceive
kurmak
brew
kurmak
hatch
kurmak
(Ticaret) organizing
kurmak
bottom
kurmak
preselect
kurmak
fabricate
kurmak
plan

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

kurmak
appoint
kurmak
meditate
kurmak
wind
kurmak
concoct
kurmak
locate
kurmak
chew
kurmak
(Mekanik) fabricating
kurmak
prime
kurmak
(deyim) bring into existence
kurmak
built-up
kurmak
(deyim) bring into being
kurmak
ruminate over
kurmak
work
kurmak
assembly
kurmak
incite
kurmak
(Dilbilim) put in
kurmak
build-up
kurmak
assemble
oyun kurma
(Spor) set
tuzak kurma
trapping
tuzak kurma
(Bilgisayar,Teknik) trap setting
kurmak
{f} lay

Layla was charged with conspiracy to commit murder. - Leyla cinayet işlemek için komplo kurmakla suçlanıyordu.

Layla was charged with conspiracy for bank robbery. - Layla banka soygunu için komplo kurmakla görevlendirildi.

kur
{f} installed

We've installed several security cameras. - Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.

Full body scanners were installed at the airport. - Havaalanına tam beden tarayıcıları kuruldu.

kur
install

The man tried to install his own antenna. - Adam kendi antenini kurmaya çalıştı.

Full body scanners were installed at the airport. - Havaalanına tam beden tarayıcıları kuruldu.

kur
{f} set up

A committee has been set up to investigate the problem. - Sorunu araştırmak için bir komite kuruldu.

Tom set up a website for Mary. - Tom Mary için bir websitesi kurdu.

kur
{f} establishing
kur
pass

The rescue party searched for the missing passengers. - Kurtarma ekibi kayıp yolcuları aradı.

They were rescued by a passing ship. - Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.

kur
{f} set

The leader should know where to set up the tent. - Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.

I'll set the alarm for seven o'clock. - Alarmı yediye kuracağım.

kur
setup
kur
put together

Let's put together a pro-soccer team for Nagasaki! - Nagasaki yanlısı bir futbol takımı kuralım.

Bush put together a hard-working team. - Bush çalışkan bir ekip kurdu.

kur
{f} established

Kublai Khan established the Yuan Dynasty in 1271. - Kubilay Han Yuan Hanedanı'nı 1271 yılında kurmuştur.

Disneyland was established in 1955. - Disneyland 1955'te kuruldu.

kurmak
put up

They have enough capital to put up another factory. - Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.

kurmak
organize
kurmak
construct
kurmak
relocate
kurmak
project
kurmak
contrive
kurmak
predicate
kurmak
devise
kurmak
propose
kurmak
fix up
kur
attention
kur
{f} mounting
kur
addresses
kur
{f} assembly

Due to the lack of attendees, we have to postpone the general assembly. - Katılımcı olmaması nedeniyle, genel kurulu ertelemek zorundayım.

2016 was declared the International Year of Pulses by the United Nations General Assembly. - 2016 birleşmiş milletler genel kurulu tarafından uluslararası bakliyat yılı ilan edildi.

kurmalar
builds
Kur
G.S.O. (general staff officer)
Kur
(abbr. for Kurmay) mil
Kur
G.S. (general staff)
dernek kurma hakkı
(Kanun) right to form association
elle kurma tertibatı
(Askeri) hand-operating device
hayal kurma
wool gathering
hayal kurma terapisi
(Pisikoloji, Ruhbilim) imagery therapy
ilişki kurma
contraction
iskele kurma
(İnşaat) scafolding
işçi olarak çalışma ya da kendi işini kurma hakkı
(Hukuk) right to work as an employee or self
kol saati kurma düğmesi
stem
kur
par

Mary baked three dozen cookies for Tom's party. - Mary Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.

I contacted my parents. - Ebeveynlerimle temas kurdum.

kur
rate of exchance
kur
flirtation
kur
courting, wooing
kur
suit

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

kur
court

If I had known before I courted, I never would have courted none. - Kur yapmadan önce bilseydim hiç kur yapmazdım.

The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears. - Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

kur
wooing

He tried wooing her with love poems. - O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

kur
rush
kur
lead

This is as heavy as lead. - Bu kurşun kadar ağır.

The leader should know where to set up the tent. - Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.

kur
constituted
kur
puttogether
kurmak
build up

The new president wants to build up the army. - Yeni başkan ordu kurmak istiyor.

kurmak
start

She wanted to start a family with him. - Onunla bir aile kurmak istedim.

I want to start a family. - Ben bir aile kurmak istiyorum.

kurmak
to wind (a clock, watch)
kurmak
(dostluk vb.) strike up
kurmak
frame
kurmak
ruminate
kurmak
to establish, found; to form, create
kurmak
to ponder, dwell on
kurmak
form
kurmak
put together
kurmak
promote
kurmak
to resolve (to do something)
kurmak
to plot, plan (something bad). 10 to indulge in (daydreams)
kurmak
(saat) wind up
kurmak
plant
kurmak
pitch

Whose idea was it to pitch the tent here? - Çadırı buraya kurmak kimin fikriydi?

This is a good place to pitch our tent. - Bu, çadırımızı kurmak için iyi bir yer.

kurmak
cock
kurmak
put

They have enough capital to put up another factory. - Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.

In this corner of the room I'd like to put a house-plant. - Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.

kurmak
to set (one person) against another. kurup takma assembling, putting (something) together. kurup takmak to assemble, fit/put together. kurduğu tuzağa kendi düşmek to fall into one's own trap
kurmak
to set up, assemble, put together
kurmak
to prepare (a mixture) and set it aside to pickle or ferment
kurmak
conspire
kurmak
to set (the table) (for a meal)
kurmak
(birlik) activate
kurmak
install , set up
kurmak
(şirket) float
kurmak
line up
kurmak
cog
kurmak
to cock (a gun)
kurmak
ground
kurmak
to pitch (a tent)
kurmak
to set (a trap)
kurmak
mount
kurmak
{f} time

I hear it takes time to make friends with the English people. - Duydum ki İngiliz insanlarla arkadaşlık kurmak zaman alıyor.

It took a long time and a lot of money to build this factory. - Bu fabrikayı kurmak, uzun bir zamana ve bir sürü paraya mal oldu.

kurmak
lineup
kurmak
{f} weave
sendika kurma
syndication
sömürge kurma
plantation
süreç kurma
process construction
taslak üs kurma planı
(Askeri) outline base development plan
tekrar kurma
reestablishment
tekrar kurma
reformation
tetik kurma parçası
(Askeri) trigger actuator
turistik tesis kurma izni
(Ticaret) tourist facility license
ulus kurma süreci
(Politika, Siyaset) nation building
windows kurma işlevleri
(Bilgisayar) windows setup functions
yeniden kurma
reinstatement
yeniden kurma
reform
yeniden kurma
reconstruction
English - English

Definition of kurma in English English dictionary

Kur
In Sumerian mythology, primarily a mountain or mountains, and usually referred to the Zagros mountains to the east of Sumer
kur
A course of treatment
kur
A course of treatment Also known as cure
kur
to produce
kur
Key User Requirements
kur
A planned course of treatment or supervised series of spa treatments over a period of time
Turkish - Turkish
Kurularak, parçaları birleştirilerek oluşturulan, prefabrik
Kurularak, parçaları birleştirilerek oluşturulan, prefabrike
Kurmak işi
ihdas
Kurmak
(Osmanlı Dönemi) TAHTİT
Kurmak
köklemek
Kurmak
ihdas etmek
KÛR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kûrân) f. Kör, âm
kur
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
kur
Cilve yapma
kur
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kur
Kurs değeri (II)
kur
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
kur
Kurs değeri
kurmak
Yapmak, oluşturmak
kurmak
Sağlamak, oluşturmak
kurmak
Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek: "Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu."- T. Buğra
kurmak
Bir şeyin oluşmasına yardım eden parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek: "Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk."- F. R. Atay
kurmak
Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak
kurmak
Aklına koymak
kurmak
Yapmak, oluşturmak: "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular."- Ö. Seyfettin
kurmak
Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek
kurmak
Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek: "Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor."- H. Taner
kurmak
Yapmak, inşa etmek
kurmak
Düşünmek: "Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum."- S. F. Abasıyanık
kurmak
Bir şeyin oluşmasına yardım eden parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
kurmak
Bir araya getirmek, toplamak
kurmak
Hazırlamak
kurmak
Yayı veya zembereği germek
kurmak
Zihinde büyütmek: "Bayram ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu."- H. E. Adıvar
kurmak
Gizlice hazırlamak, tasarlamak
kurmak
Gizlice hazırlamak, tasarlamak: "Çocukların top oynadıkları kumluktan iskeleye doğru yürürken hep planlar kuruyordu."- C. Uçuk
kurmak
Yapmak, inşa etmek: "Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım."- N. Ataç
kurmak
Hazırlamak: "Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak."- R. H. Karay
kurmak
Düşünmek
kurmak
Ortaklık sağlamak
kurmak
Zihinde büyütmek
kurmak
Meydana getirmek, tesis etmek: "Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?"- O. S. Orhon
kurmak
Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek
kurmak
(etkisi ve önemi geniş, sürekli şeyler için): Meydana getirmek, tesis etmek
yeniden kurma
Yeniden yapılan
kurma
Favorites