kucak

listen to the pronunciation of kucak
Turkish - English
lap
embrace, lap; armful
embrace; lap
bosom
arms
kucak dolusu sevgiler
lots of love
kucak dansı
lap dance
kucak açmak
to receive with open arms
kucak açmak
to receive (someone) with open arms; to take (someone) in; to take (someone) under one's wing
kucak dolusu
an armful
kucak dolusu
armful

Tom walked into the room with an armful of laundry. - Tom bir kucak dolusu çamaşırla odaya gitti.

Tom was carrying an armful of books. - Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.

kucak dolusu
lapful
kucak kucak
1. by the armloads, by the armfuls; in abundance. 2. armloads of, armfuls of; a great many
kucak kucak
by armfuls
kucak kucak
in armfuls
kucak kucağa
1. in each other's arms, in each other's embrace. 2. face to face, just opposite each other
kucak kucağa
in each other's arms
kucak kucağa gelmek
(deyim) fall into someone's arms
kucak köpeği
lap dog
kucak masası
lapboard
kucak paraşütü
lap pack parachute
kucak paraşütü
(Havacılık) lap-pack parachute
kucak çocuğu
babe in arms
kucak örtüsü
lap covering
Turkish - Turkish
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm: "Kucağımdaki yavrumla yapayalnız kalmıştık."- S. M. Alus
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm
Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç
Ortam, ocak
Açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda olan
Herhangi bir durumun veya şeyin sınırlarının arası, iç: "Oralar her saldırganlıktan korunmuş Türk kucağı idi."- R. E. Ünaydın
Ortam, ocak: "On yıl var ayrıyım Kına Dağı'ndan / Baba ocağından, yâr kucağından."- F. N. Çamlıbel
(Osmanlı Dönemi) KENARE
aguş
kucak dolusu
Pek çok, pek bol
kucak kucak
Kucaklanabilecek miktarda olan
kucak kucak
Bol bol
kucak kucağa
Birbirine sarılmış veya birbirine yüz yüze sokulmuş bir durumda
kucak kucağa
İç içe, yan yana, beraberce
kucak çocuğu
Yürüyemeyen, kucakta gezdirilen çocuk
kucak
Favorites