The result of the game is doubtful.
- Maçın sonucu kuşkulu.
You still look doubtful.
- Hâlâ kuşkulu görünüyorsun.
Tom made some questionable choices.
- Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
Their honesty is questionable.
- Onların dürüstlüğü kuşkulu.
Stop being so suspicious.
- Çok kuşkulu olmayı bırak.
I'm always suspicious of men like him.
- Onun gibi erkekler hakkında her zaman kuşkuluyum.
I suspect Tom will do that next week.
- Tom'un onu önümüzdeki hafta yapacağından kuşkuluyum.
I suspect that you won't like it.
- Ondan hoşlanmayacağından kuşkuluyum.
I believe beyond doubt that she is innocent.
- Onun masum olduğuna kuşkusuz olarak inanıyorum.
I doubt that Tom would help, but you should still ask him.
- Tom'un yardımcı olacağından kuşkuluyum, ama yine de ona sormalısınız.
He wasn't worthy of suspicion.
- O kuşkuya layık değildi.
He fell under the suspicion of the police.
- Polis ondan kuşkulandı.
The old woman looked at me with surliness and mistrust.
- Yaşlı kadın bana öfkeyle ve kuşkuyla baktı.
Tom never had an inkling that Mary and John were dating each other.
- Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.
I've done questionable things.
- Kuşkulu şeyler yaptım.
Barbara's success is beyond question.
- Barbara'nın başarısı kuşkusuz.
I've always distrusted him.
- Ondan her zaman kuşkulandım.
Tom stared in disbelief.
- Tom kuşku içinde baktı.
Tom stared at Mary in disbelief.
- Tom Mary'ye kuşkuyla baktı.
The result of the game is doubtful.
- Maçın sonucu kuşkulu.