kovmak

listen to the pronunciation of kovmak
Turkish - English
dismiss

I have to dismiss Ken. - Ken'i kovmak zorundayım.

fire

I'll have to fire you if you come late so often. - Bu kadar sık geç gelirsen, seni işten kovmak zorunda kalacağım.

Whose idea was it to fire Tom? - Tom'u kovmak kimin fikriydi.

sack
expel
kick out
shoo away
repel
push out
chase away
drive off
turn
(Dilbilim) hound out of
shoo
ferret
throw out
ostracize
(Dilbilim) chuck out of
turn back
show the door
ousting
lay off
discard
show out
run out of
elbow somebody out
give the sack
show somebody the door
get rid of
expulse
send away
(Konuşma Dili) give the boot
shooing
(Dilbilim) hound out
ejecting
place
(Konuşma Dili) give the chop
away
expulsing
give somebody the chuck
give somebody the push
(Konuşma Dili) give the push
give somebody the bag
(deyim) freeze off
give somebody the gate
drive out
to drive away, to expel, to throw sb out, to kick sb out (of); to dismiss, to fire, to sack; to banish; to turn back, to repel; to get rid of, to send sb packing; to shoo
can

I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that. - Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.

order away
drive away
order out
axe
eject
out

I had no choice but to throw him out. - Onu kovmaktan başka seçeneğim yoktu.

cashier
pack off
boot
exile
repulse
elbow smb. out
chuck out
elbow out
fend off
to drive (someone) away (with a harsh word or action)
banish
to expel, get rid of
cast out
exclude
bounce
ax
dislodge
kovma
dismissal
işten kovmak
dismiss
kov
{f} expelled

Why was Tom expelled from school? - Tom neden okuldan kovuldu?

We were expelled from school for fighting. - Kavga nedeniyle okuldan kovulduk.

kov
gossip

The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door. - Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.

kov
kick out
kov
{f} expelling

The government is expelling illegal aliens as part of a crackdown. - Hükümet yasadışı yabancıları yasaklamanın bir parçası olarak kovuyor.

kov
drive out
kov
fend off
kov
expel

She was expelled from the summer camp because she kissed her friend. - O, arkadaşını öptüğü için yaz kampından kovuldu.

We were expelled from school for fighting. - Kavga nedeniyle okuldan kovulduk.

kovma
expulsion
kovma
conge
kov
dismiss

He dismissed most of his men. - O erkeklerin çoğunu işten kovdu.

It is strange for him to be dismissed. - Onun kovulması garip.

kov
dismissed

The police dismissed the people. - Polisler insanları kovdu.

It is strange for him to be dismissed. - Onun kovulması garip.

kov
drive away
kovma
congé
barodan kovmak
disbar
dağdan gelip bağdakini kovmak
to be an upstart who does not like the old-timers
işten kovmak
fire

I'll have to fire you if you come late so often. - Bu kadar sık geç gelirsen, seni işten kovmak zorunda kalacağım.

işten kovmak
to fire, to give the sack
işten kovmak
discharge
işten kovmak
axe
kov
driveout
kov
tag

Tom, Mary and John were playing tag on the playground. - Tom, Mary ve John sahada kovalamaç oynuyorlardı.

There are a bunch of kids playing tag on the playground. - Oyun alanında kovalamaca oynayan bir grup çocuk var.

kov
driveaway
kovma
banishment
kovma
bounce
kovma
axe
kovma
brushoff
kovma
ax
kovma
expelling
kovma
gate
kovma
exclusion
kovma
expulion, dismissal, the chop
kovma
firing

The boss considered firing Tom, but decided against it. - Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.

I'm thinking of firing you. - Seni kovmayı düşünüyorum.

parasını verip kovmak
pay off
yuhalayarak kovmak
drum out
Turkish - Turkish
Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak
İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak
Gözetmek: "Sıra, saygı kovarak yetişmiş bütün efendiler, Türkiye'nin bütün Avrupa görmüşleri ona kızar, onu küçük düşürmeye çalışır."- M. Ş. Esendal
Gözetmek
Varlığına son vermek, ortadan kaldırmak
Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak: "Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi."- M. Ş. Esendal
Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak. İşine son vermek, görevinden atmak, uzaklaştırmak
Bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak
(Osmanlı Dönemi) VEKZ
defetmek
kovalamak
dehlemek
Kovma
def
Kovma
tard
Kovma
ibad
Kovma
(Osmanlı Dönemi) TAGRİB
kov
çekiştirme, yerme, kötüleme
kov
Sivrisinek vb. hayvanların ısırmasından korunmak için vücuda sürülen özel sıvı
kov
Yerme
kov
Gümüşhane ilinde bir kale
kov
Yerip çekiştirme
kov
Yerip çekiştirme, gıybet
kovma
Kovmak işi
kovmak
Favorites