Sami gave up the chase.
- Sami kovalamaktan vazgeçti.
A gust of wind blew Curdken's hat away, and he had to chase it over hill and dale.
- Bir rüzgar esintisi Curdken'in şapkasını uçurdu, ve o onu tepe ve vadinin üzerinde kovalamak zorunda kaldı.
Do you want to tag along?
- Kovalamak istiyor musun?
Do you want to tag along?
- Kovalamak istiyor musun?
Harrison's men continued to chase the enemy.
- Harrison'nun adamları düşmanı kovalamaya devam etti.
The cat loves to chase mice.
- Kedi fareleri kovalamayı sever.
Are you sure we should pursue this?
- Bunu kovalamamız gerektiğinden emin misin?