koru(mak)

listen to the pronunciation of koru(mak)
Turkish - English
preserve
save
conserved
koru
grove

I went into the grove with him. - Onunla birlikte koruya girdim.

Sami hid his car in a grove of trees. - Sami arabasını bir ağaç korusuna sakladı.

koru
wood

The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs. - Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.

koru
maintain

All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living. - Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.

He maintains his car well. - O, arabasını iyi korur.

koru
woods
koru
(Bilgisayar) keep

He's keeping a straight face. - O, ciddiyetini koruyor.

You must eat properly to keep up your strength. - Gücünü korumak için gerektiği şekilde yemelisin.

koru
protect

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

One has to protect his family. - İnsan ailesini korumak zorundadır.

koru
grove, copse, coppice
koru
coppice
koru
copse
koru
small forest
koru
holt
koru
spinney
koru
grove, small wood
koru ormanı
high forest
ayaklarını koru
protect your feet
Aristo'nun ders verdiği koru
Lyceum
Turkish - Turkish

Definition of koru(mak) in Turkish Turkish dictionary

koru
Küçük orman
koru
Bakımlı küçük orman
koru
Küçük ve bakımlı orman
koru(mak)
Favorites