Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
I agree with you on this issue.
- Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
I can't necessarily agree with you on that point.
- Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
- Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.
- Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
We'll talk business later.
- İşi daha sonra konuşacağız.
Shall we shoot the breeze for a while before talking business?
- İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?
This carpet is designed for residential use.
- Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
Taro ordered some English conversation textbooks from London.
- Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.
We read the full text of his speech.
- Onun konuşmasının tam metnini okuduk.
A trip to America this summer is out of the question.
- Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
The speaker's argument was off the point.
- Konuşmacının tartışması konuyla alâkasızdı.
Tom hasn't talked to me since we had that argument.
- O tartışmayı yaptığımızdan beri Tom benimle konuşmadı.
Professor Brown explains things very well.
- Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.