I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
Mathematics is a good subject.
- Matematik iyi bir konudur.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
Our topic of the week is: _____.
- Haftanın konusu: _____.
I can't agree with them on this matter.
- Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
The delegates voted on the issue.
- Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.
Let us turn now to the fundamental issue.
- Şimdi temel konuya dönelim.
I couldn't get the point of his speech.
- Konuşmasının konusunu anlayamadım.
We are all one on that point.
- Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.
Do you want to talk about the affair?
- İş hakkında konuşmak ister misin?
The affair cost me many sleepless nights.
- Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
- Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
Can I speak to the head nurse?
- Baş hemşire ile konuşabilir miyim?
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
Shall we shoot the breeze for a while before talking business?
- İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
This carpet is designed for residential use.
- Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class.
- Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.
He interrupted the speaker with frequent questions.
- O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes.
- Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.
The speaker's argument was off the point.
- Konuşmacının tartışması konuyla alâkasızdı.
Professor Brown explains things very well.
- Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.