konunun

listen to the pronunciation of konunun
Turkish - English
the heart of the matter
konu
subject

Mathematics is a good subject. - Matematik iyi bir konudur.

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

konu
topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

konu
matter

They are matters which we need to discuss. - Onlar tartışmamız gereken konular.

I would like to talk with you about this matter. - Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.

konu
(Hukuk) issue

Communism was the biggest issue in the campaign. - Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.

I agree with you on this issue. - Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.

konunun dışına
far afield
konunun dışında
beside the point
konunun dışında olma
irrelevancy
konunun dışında olma
irrelevance
konu
point

I can't necessarily agree with you on that point. - Ben o konuda zorunlu olarak seninle aynı fikirde olamam.

We are all one on that point. - Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.

konu
subject , topic
konu
affair

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

Do you want to talk about the affair? - İş hakkında konuşmak ister misin?

konu
theme

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Can I speak to the head nurse? - Baş hemşire ile konuşabilir miyim?

I would like to speak to the head nurse. - Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.

konu
(Politika, Siyaset) area

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
score
konu
object

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

konu
(Bilgisayar) re
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

I want your help about business. - İş konusunda senin yardımını istiyorum.

They were talking business. - Onlar iş konuşuyorlardı.

konu
res

This carpet is designed for residential use. - Bu halı konut kullanımı için tasarlanmıştır.

He responded to a speech of welcome. - Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.

konu
text

Mary's phone was confiscated because she was caught texting in class. - Sınıfta mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin telefonuna el konuldu.

There's not so much text in this book. - Bu kitapta o kadar çok konu yok.

konu
question

He interrupted the speaker with frequent questions. - O, sık sık soruları ile konuşmacını sözünü kesti.

Without a passport, leaving a country is out of the question. - Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.

Konu
the subject
konu
{i} argument

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

konu
hot topic
konu
thing

We always talked about a lot of things after school. - Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

konu
subject, topic; matter; theme
Turkish - Turkish

Definition of konunun in Turkish Turkish dictionary

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konunun
Favorites