konulu

listen to the pronunciation of konulu
Turkish - English
topical
local to a particular place
Arranged according to topic or theme; thematic
A topical anaesthetic
Applied to a localized part of the body
Of current interest; contemporary

Fair trade has become quite a topical subject.

{a} local, limited, fixed, applied, general
applied externally
Of drugs or treatments being applied locally to the area being treated
pertaining to the surface of a body part; "a drug for topical (or local) application"; "a topical anesthesia"
Resembling a topic, or general maxim; hence, not demonstrative, but merely probable, as an argument
Pertaining to, or consisting of, a topic or topics; according to topics
Applied to the skin only
Applied directly to the skin
of or relating to or arranged by topics; "a detailed record on both a chronological and a topical basis"
pertaining to the surface of the skin; a medication applied to the skin
of or relating to or arranged by topics; "a detailed record on both a chronological and a topical basis
konu
subject

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

I cannot appreciate the subtleties of the subject. - Ben konunun inceliklerini kavrayamam.

konu
topic

The conversation moved on to other topics. - Konuşma diğer konulara geçti.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

konu
matter

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

His interpretation of this matter is too one-sided. - Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.

konu
(Hukuk) issue

Let us turn now to the fundamental issue. - Şimdi temel konuya dönelim.

I agree with you on this issue. - Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.

konulu atraksiyon
(Turizm) themed attraction
konulu eğlence parkı
(Turizm) theme park
konulu faaliyetler
(Eğitim) thematic actions
konulu film
topical
konulu roman
thematic vowel
konu
point

I differ from you on that point. - Ben o konuda seninle aynı fikirde değilim.

I can't go along with you on that point. - Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.

konu
subject , topic
konu
affair

Don't you want to talk about the affair? - Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

konu
theme

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. - Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different. - Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.

konu
(Politika, Siyaset) area

Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement. - Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
score
konu
object

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

konu
(Bilgisayar) re
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

We'll talk business later. - İşi daha sonra konuşacağız.

Shall we shoot the breeze for a while before talking business? - İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?

konu
res

He responded to a speech of welcome. - Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
text

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class. - Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.

konu
question

Without a passport, leaving a country is out of the question. - Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.

A trip to America this summer is out of the question. - Bu yaz Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

konu
hot topic
ciddi konulu opera
grand opera
duygusal konulu
tear-jerker
erotik konulu eserler
erotica
konu
thing

I don't like to leave things up in the air. - Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.

I don't know about things like that. - Öyle şeyler konusunda bilgim yok.

konu
subject, topic; matter; theme
Turkish - Turkish
Konusu olan, mevzulu
mevzulu
Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis
konulu
Favorites