Once the group knows that suicide is a speakable topic.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
Which language is spoken in the U.S.A.?
- ABD'de hangi diller konuşuluyor?
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Please come to talk to me.
- Lütfen benimle konuşmaya gel.
I want to talk to your uncle.
- Amcanla konuşmak istiyorum.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
Do not talk with your mouth full.
- Ağzın doluyken konuşma.
You need to speak out.
- Senin konuşman gerekiyor.
Can we speak outside for a moment?
- Bir an dışarıda konuşabilir miyiz?
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Which language is spoken in the U.S.A.?
- ABD'de hangi diller konuşuluyor?
How dare you speak to me like that?
- Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin?
She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
- O, kötü bir ruh hali içerisinde olması dolayısıyla seninle konuşmayı reddedebilir.
Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
- Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
I can speak Esperanto as if it's my mother tongue.
- Esperanto'yu ana dilim gibi konuşabiliyorum.
In the tent we talked and talked.
- Çadırda sürekli konuştuk.
We talked the night away.
- Biz geceyi konuşarak geçirdik.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Who were you talking with?
- Kiminle konuşuyordun?
Speaking English is not easy.
- İngilizce konuşmak kolay değildir.
Speaking English isn't easy.
- İngilizce konuşmak kolay değildir.
In their discourse after dinner, they talked about politics.
- Yemekten sonraki konuşmalarında, onlar politikadan bahsettiler.
We conversed until late at night while eating cake and drinking tea.
- Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.
Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion.
- Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.