My friend's dog understands Esperanto. At least the most important commands.
- Arkadaşımın köpeği Esperanto'yu anlıyor. En azından en önemli komutları.
The lion followed the trainer's commands.
- Aslan eğiticinin komutlarını takip etti.
He is commander of our troops.
- O, bizim birliklerin komutanıdır.
The commander refused to negotiate.
- Komutan müzakere etmeyi reddetti.
I've been ordered to take charge.
- Komutayı almam emredildi.
The British commander ordered his men to rest for the night.
- İngiliz komutan adamlarına gece dinlenmelerini emretti.