komşular

listen to the pronunciation of komşular
Turkish - English
neighborhood

Bill boasts of owning the biggest car in the neighborhood. - Bill kendi büyük arabasıyla komşularına karşı övünür.

neighbours [Brit.]
neighbourhood [Brit.]
neighbors

He is one of my neighbors. - O, komşularımdan biri.

I felt the terror of my neighbors after the earthquake. - Depremden sonra komşularımın dehşetini duydum.

neighbours

We went to see our neighbours. - Komşularımızı görmeye gittik.

You should do all you can to help your neighbours. - Komşularına elinden gelen bütün yardımı yapmalısın?

{i} neighbourhood
komşu
{i} neighbor

He is one of my neighbors. - O, benim komşularımdan biri.

He is one of my neighbors. - O, komşularımdan biri.

komşu
{i} neighbour

The three neighbours helped each other. - Üç komşu birbirlerine yardımcı oldular.

They set fire to their neighbour's house in revenge. - Onlar intikam için komşularının evini ateşe verdi.

komşu
adjacent

France is adjacent to Spain. - Fransa, İspanya ile komşudur.

My home town is adjacent to the ocean. - Memleketim okyanusa komşu.

komşu
contiguous
komşu
neighboring

That country broke off diplomatic relations with the neighboring countries. - O ülke, komşu ülkelerle olan diplomatik ilişkileri kesti.

We must promote commerce with neighboring countries. - Komşu ülkelerle ticareti desteklemeliyiz.

komşu
next to
komşu
batch
komşu
conterminous
komşu
coterminous
komşu
neighbouring

The two neighbouring countries differ from each other in all respects. - İki komşu ülke her açıdan birbirinden farklıdır.

The border between the two neighbouring countries remains closed. - İki komşu ülke arasındaki sınır kapalı kalır.

komşu
flanking
komşu
Jones

The Joneses go to the store. - Komşular mağazaya gidiyor.

komşu
next door

Tom is our next door neighbor. - Tom bizim yan komşumuz.

The neighbours have been banging about next door all morning. - Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.

komşu
neighbouring [Brit.]
komşu
neighboring, adjacent
komşu
neighbour, neighbor; neighbouring, adjacent; next-door
komşu
vicinal
komşu
the Joneses

The Joneses go to the store. - Komşular mağazaya gidiyor.

komşu
neighbour [Brit.]
komşu
nextdoor
komşu
vicinsl
Turkish - Turkish
(Hukuk) CİRAN
Komşu
tutaş
Komşu
(Osmanlı Dönemi) MÜCAVİR
komşu
Sınır ortaklığı bulunan, mücavir: "Komşu bahçeler arasında da pek kullanılmayan yan kapılar vardı."- Ç. Altan
komşu
Konutları yakın olan kimselerin birbirine göre aldıkları ad
komşu
Sınır ortaklığı bulunan, mücavir
komşular
Favorites