She held him by the sleeve.
- O, onu kolundan tuttu.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
This car handles well.
- Bu araba kolay kullanılır.
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Please take this parcel to the post office.
- Lütfen bu koliyi postaneye götür.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Marijuana is now legal in Colorado.
- Esrar Kolarado'da artık yasaldır.
She has long arms and legs.
- Onun uzun kolları ve bacakları var.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Tom broke some bones in his arm and hand.
- Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
There have been many cases of cholera this year.
- Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.
Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da yaygın değildir.
It's easier to stay out of jail than to get out of jail.
- Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.
Let's stay somewhere with easy airport access.
- Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.