Definition of kol in Turkish English dictionary
- sleeve
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
- arm
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
- offtake
- branch
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
- post
Please take this parcel to the post office.
- Lütfen bu koliyi postaneye götür.
The bridge is supported by 10 posts.
- Köprü on kolonla destekleniyor.
- lever handle
- shank
- team
Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
- (Coğrafya) affluent
- bellcrank
- truss
- bell crank
- leg
She has long arms and legs.
- Onun uzun kolları ve bacakları var.
Marijuana is now legal in Colorado.
- Esrar Kolarado'da artık yasaldır.
- (Havacılık) col
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
- hand
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
Tom broke some bones in his arm and hand.
- Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
- section
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
- (Mimarlık) annex
- bracket
- subsection
- fin
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
- (Tıp) chol
My cholesterol levels are high.
- Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.
Tom was worried that his cholesterol level might be a little high.
- Tom kolesterol seviyesinin biraz yüksek olabileceğinden endişeliydi.
- stay
It is easier to stay out than to get out.
- Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.
It's not always easy to stay healthy.
- Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.
- wing
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
- offset
- strand (of a rope)
- sleeve; handle
- arm (of a chair)
- crank
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
- brace
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
- brachial
- lever
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
- handle; lever
- rounds
- tappet
- neck (of a musical instrument)
- (giysi) sleeve
- side (direction)
- arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
- butchery shank
- club (in a school)
- phys. arm
- division, branch
- (bitki) branch
- formerly wing (of an army)
- embranchment
- rod
- ramification
- gang; troupe
- limb
- (Askeriye) column
- patrol
- stick
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
- stolon; subsection
- arm; foreleg
- limb, large branch (of a tree)
- {i} handle
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
- {i} foreleg
- {i} flipper
- phylum
- brachion
- department
- tributary
- arm of
- outfall
- bar
Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years.
- Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
- stolon
- (Anatomi) brachium
- detent
- kol saati
- watch
I got her a wrist watch.
- Ona bir kol saati aldım.
We gave our mother a watch.
- Annemize bir kol saati verdik.
- kol ağzı
- cuff
- kol bantı
- (Televizyon) arm band
- kol bağı
- (Askeri) brassard
- kol bileği
- wrist
- kol bitki
- branch
- kol böreği
- (Gıda) rolled pastry
- kol dere
- (Teknik,Turizm) affluent
- kol düzeni
- (Askeri) line astern
- kol düğmesi
- cuff-link
- kol düğmesi
- wrist pin
- kol düğmesi
- sleeve link
- kol gezen
- rampant
- kol gezmek
- go the rounds
- kol gezmek
- prowl around
- kol kanalı
- tributary channel
- kol kemiği
- (Tıp) humeri
- kol kuvveti
- hand power
- kol uçuşu
- (Askeri,Havacılık) formation flight
- kol yatağı
- rod bearing
- kol yayı
- lever arch
- kol çay
- affluent
- kol ırmak
- side stream
- kol ırmak
- tributary stream
- kol ağzı
- Cuff, wristband, (sleeve) opening
- kol ağzı
- Cuff, wristband
- kol bastı
- pressed the lever
- kol düğmesi
- Cufflink, cuff link
- kol düğmesi
- Cuff link
- kol evi dikişi
- (Tekstil) armhole seam
- kol evi pervazı
- (Tekstil) armhole facing
- kol evi çapı
- (Tekstil) armhole diameter
- kol kanat germek
- Keep safe, keep from harm, safeguard, guard, look after, take care of
- kol kanat germek
- (deyim) Protect someone
- kol kemiği
- humerus
- kol çantası
- shoulder bag, handbag, clutch bag
- Kol. Şrt
- (abbr. for Kolektif Şirket) unlimited company; general partnership
- kol akarsu
- tributary stream
- kol askısı
- med. sling
- kol askısı
- sling
My arm is in a sling.
- Kolum bir kol askısında.
Tom's left arm is in a sling.
- Tom'un sol kolu bir kol askısında.
- kol atardamarı
- anat . brachial artery
- kol atmak
- 1. (for a tree) to put forth branches. 2. to spread, extend
- kol ağzı
- wristband
- kol bağı
- mil . brassard
- kol bobini
- tapped coil
- kol boyumu ölçer misiniz
- Can you measure my sleeve length
- kol boşluğu
- (Askeri) column gap
- kol bölümü
- arm section
- kol dayama yeri
- armrest
- kol dayanağı
- arm rest
- kol dayanağı
- armrest
- kol demiri
- crossbar
- kol demiri
- iron bar (used to bar a door)
- kol demiri
- crowbar
- kol desteği
- arm rest
- kol devre
- (Elektrik, Elektronik) branch circuit
- kol düzeni
- sleeve
- kol düğmesi
- cufflink
- kol düğmesi
- link
- kol emeği
- hand labour
- kol emeği
- manual labor
- kol evi
- armhole
- kol evi
- tailor . armhole, place where the sleeve joins the yoke
- kol gezmek
- 1. (for a security force) to patrol an area. 2. (for a criminal) to prowl around or lurk in an area
- kol gezmek
- to patrol, to go the rounds
- kol gezmek
- stalk
- kol gücü ile yapmak
- manhandle
- kol ile ilgili
- brachial
- kol istasyonu
- tributary station
- kol kanal
- branch duct
- kol kanat olmak/germek
- to take (someone) under (one's) wing
- kol kapağı
- (shirt) cuff
- kol kası
- arm muscle
- kol kemiği
- anat . humerus
- kol kemiğine ait
- humeral
- kol kola
- arm in arm
Steve and Jane always walk to school arm in arm.
- Steve ve Jane her zaman, kol kola okula yürürler.
They were walking along the street arm in arm.
- Cadde boyunca kol kola yürüyorlardı.
- kol kola girmek
- to link arms
- kol kopartma gücü
- arm crowd force
- kol oyuğu
- (Tekstil) armhole
- kol saati
- wristwatch
He owns a very valuable wristwatch.
- O çok değerli bir kol saatine sahip.
Tom wears a gold wristwatch.
- Tom altından yapılmış bir kol saati takıyor.
- kol saati
- wristlet watch
- kol saati
- wrist watch
They were able to identify him by his wrist watch.
- Onlar onu onun kol saati ile kimliğini saptayabildiler.
I wonder when they'll come out with a cell phone in a wrist watch.
- Ne zaman onların kol saatinde bir cep telefonuyla çıkacaklarını merak ediyorum.
- kol saati istiyorum
- I'd like a watch
- kol saati kurma düğmesi
- stem
- kol tahtası
- sleeveboard
- kol testeresi
- bow saw, frame saw
- kol testeresi
- frame saw
- kol uzatmak
- to spread, expand, branch out
- kol va bacaklarını sararak tırmanmak
- swarm
- kol va bacaklarını sararak tırmanmak
- swarm up
- kol ve ayak bileklerini birbirine bağlamak
- spread-eagle
- kol vurmak
- to patrol; to wander around
- kol yapma
- sleeving
- kol yormak
- to work hard
- kol örtmesi
- (Askeri) column cover
- kol ırmak
- side stream, tributary stream
- kol şeridi
- chevron
- koltuk kol dayanağı
- armrest
- sağ kol
- lieutenant
- demir kol
- crowbar
- kol düğmesi
- (Tekstil) cuff links
- kol düğmesi
- (Tekstil) sleeve button
- uzun kol
- (Tekstil) long sleeve
- ön kol
- (Tıp) fore arm
- ön kol
- (Anatomi,Tıp) forearm
- kol kemiği
- arm bone
- eğitsel kol
- educational branch
- takma kol
- Install lever
- altın kol düğmeniz var mı
- Have you got any gold cufflinks
- ara kol
- extension
- atın bir kol saati görmek istiyorum
- I would like to see a gold watch
- ayaz Paşa kol geziyor/kola çıkmış/çıktı
- (Konuşma Dili) It is freezing weather
- bataklıklı kol
- n. bayou
- bataklıklı kol
- branch of a river
- beşinci kol
- fifth column
- bilek/kol saati
- wrist watch
- bir çift kol düğmesi rica ediyorum
- I would like a pair of cufflinks
- biyel kol komple
- con rod assy
- biyel kol somunu
- (Otomotiv) connecting rod nut
- bu kol saatini tamir edebilir misiniz
- Can you repair this watch
- büzgülü kol
- puffed sleeve
- delta yapan kol
- distributary
- derin kol
- (Askeri) platoon column
- dirsekli kol
- angle arm
- döner kol
- swivel lever
- eksantrik kol
- eccentric rod
- ileri kol
- (Askeri) vanguard
- japone kol
- tailor . short and slightly puffed sleeve cut in one piece with the bodice
- kabarık kol
- puffed sleeve
- karpuz kol
- puff sleeve
- karpuz kol
- balloon sleeve
- kelebek kol
- (Tekstil) butterfly sleeve
- kelebek kol
- (Tekstil) butterşy sleeve
- kol gezmek
- cruise
- kılavuz kol
- guide bar
- kısa kol
- armlet
- kısım kol düzeni
- (Askeri) section column
- motorlu döner kol
- motorized turning arm
- motorlu kol
- (Askeri) motor column
- pelerin kol
- dolman sleeve
- piston kol somunu
- (Otomotiv) connecting rod nut
- piston kol yatağı
- conrod bear
- sabit kol
- stationary arm
- sağ kol
- right-hand man
- sağ kol
- right arm
- sağ kol
- henchman
- serbest kol
- (Otomotiv) free lever
- seri kol
- series arm
- seyahat kol uçuşu
- (Askeri) route formation
- tarihi gösteren bir kol saati görebilir miyim
- May I see a wristwatch that shows the date
- teleskopik kol
- telescopic arm
- tenis oynamaktan olan kol ağrısı
- tennis arm