Kıyafet için çok para harcar.
- Er gibt viel Geld für Kleidung aus.
Annemin kıyafetlerini giyerdim hep, belki babam gibi biri bana aşık olur diye.
- Ich trug immer die Kleidung meiner Mama, vielleicht würde sich jemand in mich verlieben, der so ist wie mein Papa.
Buraya yakın bir giyim mağazası var mı?
- Is there a clothing store near here?
Bu mağaza erkek giyimi sunmaktadır.
- This shop carries men's clothing.
Kıyafet tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- We went up two floors to reach the apparel stalls.
Giysi tezgahlarına ulaşmak için iki kat yukarı çıktık.
- We went up by two floors in order to reach the apparel stalls.
There is nothing here but clothing.
- Hier ist nichts weiter als Kleidung.
She provided the traveler with food and clothing.
- Sie versorgte den Reisenden mit Nahrung und Kleidung.