Polluters should pay the costs that they impose on others.
- Kirletenler başkalarına yükledikleri masrafları ödemeliler.
Some factories pollute the environment.
- Bazı fabrikalar çevreyi kirletir.
Sewage often pollutes the ocean.
- Kanalizasyon çoğunlukla okyanusu kirletir.
Large areas of the ocean are polluted.
- Okyanusun büyük alanları kirletildi.
The oil spill polluted the bay.
- Petrol sızıntısı körfezi kirletti.
I wouldn't want to sully your good name.
- Ben senin iyi adını kirletmek istemem.
This rice is contaminated by arsenic.
- Pirinç arsenik ile kirletilmiş.
It seems that the origin of the mutations is in the consumption of contaminated water.
- Mutasyonların kökeni kirletilmiş su tüketiminde gibi görünüyor.
Smokers foul up the air.
- Sigara içenler havayı kirletmektedir.
Cigarette smoke fouls the air in a room.
- Sigara dumanı odadaki havayı kirletir.
The city is contaminated with that black smoke produced by engines with wheels.
- Şehir arabalar tarafından üretilen siyah dumanla kirletilmiş.
It seems that the origin of the mutations is in the consumption of contaminated water.
- Mutasyonların kökeni kirletilmiş su tüketiminde gibi görünüyor.