kilic

Turkish - Turkish

Definition of kilic in Turkish Turkish dictionary
kılıç: Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası
kılıç: Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah: "Zırhları biraz paslanmış ve yaldızları bir hayli solmuş eğri kılıçlar asılıydı."- A. Ş. Hisar
kılıç: Ağrı ilinde bir geçit
kılıç: Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silâh
kılıç: Yer tezgahında dokuma yapılırken atkı iplerini sıkıştırmak için kullanılan bir tarafı ince diğer tarafı kalın, ağaçtan yapılan araç
Kılıç: (Osmanlı Dönemi) ADB
Kılıç: (Osmanlı Dönemi) SEYF
Kılıç: salur
Kılıç: (Osmanlı Dönemi) ŞEMAL
Kılıç: (Osmanlı Dönemi) ACUZ
Kılıç: nun
Kılıç: tig
Kılıç: (Osmanlı Dönemi) KAREN
kılıç kalkan: Osmanlı İmparatorluğunun başşehri ve Kılıç-Kalkan oyununun ilk doğduğu yer Bursa şehridir. Yiğitliğin ve mertliğin sembolü olan oyun Bursa ili özdeşleşmiştir. Kılıç ve kalkanların bir ahenk içinde birbirine vurulması ile oynanan oyun, müziksiz olması ile de diğer birçok halk dansından ayrılır
kılıç alayı: Kılıç kuşanma
kılıç bacak: Bacakları eğri olan, çarpık bacaklı
kılıç balığı: Kılıç balığıgillerden, burnunda kılıç biçiminde bir uzantısı bulunan, kılçıksız, eti beyaz ve lezzetli, iri bir balık (Xiphias gladius)
kılıç balığıgiller: Her türlü kılıç balığı olan, dişsiz ve pulsuz kemikli balıklar familyası
kılıç gagalı: Yağmur kuşugillerden, çok ince ve uzun gagalı, tüyleri ak, kanatları kara bir kuş (Recurvirosta avocetta)
kılıç kuşanma: Tahta yeni çıkan Osmanlı padişahlarının İstanbul'daki Eyüp Sultan türbesine giderek törenle kılıç kuşanmaları
kılıç oyuncusu: Kılıç oyunu oynayan sporcu, eskrimci
kılıç oyunu: Dürtücü kılıç, kesici kılıç ve delici kılıç adı verilen silâhlarla yapılan spor, eskrim
kılıç pabucu: Kılıç kınının aşağı kısmı
yalın kılıç: Elinde kılıç olduğu hâlde, kılıçlı olarak, dal kılıç
çakmak(kılıç): Ağrı ilinde bir yayla

Turkish - English

Definition of kilic in Turkish English dictionary

kılıç

sword

He who lives by the sword shall die by the sword. - Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.

A samurai in the Edo era carried two swords. - Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.

(Denizbilim) sword fish

He has swords and purse. - Onun kılıçları ve parası var.

Their swords clashed. - Onların kılıçları çatıştı.

kılıç kullanmakta usta kimse

blade

kılıç artığı

hist . those of the conquered whose lives were spared

kılıç hakkı olarak

kılıç kabzasındaki top

pommel

kılıç kalkan oyunu

a Turkish folk dance performed with a shield and a sword

to gird oneself with a sword

kılıç kını

scabbard

kılıç kırlangıcı

(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ebabiller) [syn.: kılıç kırlangıcı, karasağan, ebabil] common swift

kılıç otu

(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: kılıçotugiller) [syn.: kılıç otu, mayasıl otu, bin bir delik, yara otu, eşek kulağı, benekli kılıçotu] common St. John's wort, goatweed

kılıç oynatmak