Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.
- I could kick myself for not bringing a map.
Ben çok üzgünüm. Niyetim sana tekme atmak değildi.
- I'm so sorry. I didn't mean to kick you.
Ben çok üzgünüm. Niyetim sana tekme atmak değildi.
- I'm so sorry. I didn't mean to kick you.
Bunun keyfini çıkaracaksın.
- You'll get a kick out of it.
O dikkatsiz araç kullanmanın keyfini çıkarır.
- He gets a kick out of reckless driving.
Tom sadece keyif çatmaya ve dinlenmeye karar verdi.
- Tom decided to just kick back and relax.
Tom bir at tarafından tepildi.
- Tom got kicked by a horse.
Tüfeğin tepmesi senin omzunu kırabilir.
- The kick of the rifle can break your shoulder.
Ben dalmaktan heyecan duyuyorum.
- I get a kick from diving.
Sadece heyecan olsun diye yaşlı bayanı öldürdü.
- He killed the old lady just for kicks.
Bu atın çifte atmayacağını umuyorum.
- I hope this horse doesn't kick.
Hayattan zevk alıyorum.
- I get a kick out of life.
Tom bu tür şeyden zevk alıyor.
- Tom gets a kick out of this kind of thing.
Koltuğumu tekmelemeyi bırakır mısın?
- Can you stop kicking my seat?
Tüfeğin tepmesi senin omzunu kırabilir.
- The kick of the rifle can break your shoulder.
Tom motorsikletine enerji vermeye başladı.
- Tom kick-started his motorcycle.
I think I sprained something on my latest exercise kick.
I still smoke, but they keep telling me to kick the habit.
Kick the ball into the goal.
He was kicked by ChanServ for flooding.
The ballerina did a high kick and a leap.
The pool ball took a wild kick, up off the table.
He enjoyed the simple pleasure of watching the kickline kick.
A kick to the knee.
The first time I saw Deep Water, the trace of mystery in the Crowhurst affair gave the movie a kick of excitement.