Turkish - English
Definition of ki̇raz in Turkish English dictionary
- kiraz
- (isim) Cherry
There was a cherry tree growing in the garden.
-Bahçede yetişen bir kiraz vardı.
The cherry blossoms are at their best.
-Kiraz çiçeklerinin en iyi zamanı.
- kiraz
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: gülgiller,verdiye) cherry, common cherry
- kiraz ayı
- May
- kiraz ağacı
- (Botanik, Bitkibilim) sweet cherry
- kiraz ağacı
- (Botanik, Bitkibilim) prunus cerasus
- kiraz gibi küçük
- (Botanik, Bitkibilim) berry
- kiraz kuşu
- (Latin) emberiza melanocephala
- kiraz kuşugiller
- (Hayvan Bilim, Zooloji) emberizidae
- kiraz kırmızısı
- cherry red
- kiraz toplama
- (Ticaret) cherry picking
- kiraz ağacı
- cherry
I saw a young man lying on the bench under the cherry tree in the park.
-Parkta kiraz ağacının altında bankta yatan genç bir adam gördüm.
There is a cherry tree in front of my house.
-Evimin önünde bir kiraz ağacı var.
- kiraz ağacı
- cherry tree
- kiraz domatesi
- (Gıda) cherry tomatoes
- kiraz domatesi
- (Gıda) plum tomatoes
- kiraz dudaklı
- with full, red lips
- kiraz dudaklı
- with red lips
- kiraz kanyağı
- cherry brandy
- kiraz kerestesi
- cherrywood
- kiraz kuşu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: yelvegiller) bunting
- kiraz kuşu
- bunting
- kiraz kuşu
- white throat
- kiraz kırmızısı
- cherry
- kiraz likörü
- kish
- kiraz likörü
- maraschino
- kiraz çekirdeği
- cherry stone
- tarla kiraz kuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) emberiza calandra
- kiraz
- sweet cherries
- kiraz
- cherries
Right now, we have blueberries, blackberries, cherries, strawberries, peaches and nectarines.
-Şu anda, bizim yaban mersini, böğürtlen, kiraz, çilek, şeftali ve nektarinimiz var.
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
-Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
- bodur kiraz
- (Botanik, Bitkibilim) dwarf cherry
- dalbastı kiraz
- Fine cherries!/Big cherries!
- ekşi kiraz
- sour cherry
- kiraz
- cherry#pepper
- kızıl başlı kiraz kuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) emberiza bruniceps
- kızıl kiraz kuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) emberiza caesia
- tatlı kiraz
- gean
- yabani kiraz
- gean
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of ki̇raz in Turkish Turkish dictionary
- (Osmanlı Dönemi) Evmek, acele
- kiraz
- Gülgillerden bir meyve ağacı (Cerasus avium)
- kiraz
- Bu ağacın kırmızı ve beyaz renkte, etli, sulu, tek çekirdekli meyvesi: "Tabaktan ikişer kiraz daha alıyoruz."- Y. Z. Ortaç
- kiraz
- Gülgillerden, ılıman iklimlerde yetişen bir meyve ağacı
- kiraz
- Bu ağacın kırmızı ve beyaz renkte, etli, sulu, tek çekirdekli meyvesi
- kiraz
- Cerasus avium olarak tanımlanan,gülgillerden bir meyve ağacı
- kiraz elması
- Kırmızı, küçük ve sert bir elma türü
- kiraz reçeli
- Kirazın şeker ile kaynatılması sonucu elde edilen reçel
- kiraz zamkı
- Kiraz, badem, erik, kayısı ve şeftali gibi ağaçların gövde ve dallarında meydana gelen zamk
- ekşi kiraz
- Vişne
- kokulu kiraz
- bakınız: idris ağacı
- yabani kiraz
- Ülkemizde yetişen bir kiraz türü (Cerasus microcarpa)