kişi

listen to the pronunciation of kişi
Turkish - English
person

The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities. - Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.

I bought a new personal computer yesterday. - Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.

persona

Personal computers are very useful. - Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.

The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities. - Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.

gram. person
self

Self-publishing is a way to talk to the public. - Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.

Tom is a very selfish person. - Tom çok bencil bir kişi.

cad
one

My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it! - Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

person, human being
head

More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head. - Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.

If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders. - Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.

person, individual; dramatis persona
poll
individual

Changes in society come from individuals. - Toplumdaki değişiklikler kişilerden gelir.

Every person is an individual. - Her kişi bir bireydir.

Wight
soul

You're a brave soul if you want to climb the Urals. - Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.

Tom is a very brave soul. - Tom çok cesur bir kişidir.

dramatis persona
wallah
thing

Were you the one who planned this whole thing? - Bütün bu şeyi planlayan kişi sen miydin?

The life of a person is a transient thing. - Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.

cove
figure

A really perceptive person can figure out a whole situation with just a few clues. That's the kind of person I want you to become. - Sezgileri gerçekten kuvvetli bir insan bütün bir durumu sadece birkaç ipucuyla çözebilir. Bu olmak istediğim kişi türüdür.

A strange figure suddenly came through the door. - Garip bir kişi aniden kapıdan girdi.

(Bilgisayar) contact

We are sorry, the person you are trying to contact is not available. - Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.

I'm the only one still in contact with Tom. - Tom'la hala temas halinde olan tek kişiyim.

fellow
man

There were two people in it, one of her girl students and a young man. - Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

life

You are the most important person in my life. - Hayatımda en önemli kişi sizsiniz.

We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed. - Hayatta derece yapmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.

bird

Fine feathers make fine birds. - Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.

people

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

Only a few people showed up on time. - Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.

bod

The police drew up a list of persons of interest after the discovery of Mary's body. - Polis Mary'nin vücudunun keşfinden sonra ilgi kişilerin bir listesini hazırladı.

Sami was the one who discovered Layla's body. - Sami, Leyla'nın cesedini keşfeden kişiydi.

character

He's a man of very good character. - O çok iyi kişilikli bir adamdır.

He is a man of character. - O kişilikli bir insandır.

capita

At least four were killed in the explosion of a car bomb outside a police station in the capital, Nairobi. - Başkent Nairobi'de bir polis karakolunun dışındaki bir araba bombası patlamasında en az dört kişi öldü.

About 320,000 people live in Iceland. The capital of Iceland is Reykjavik. - İzlanda'da yaklaşık 320.000 kişi kişi yaşar. İzlanda'nın başkenti Reykyavik'dir.

ünlü kişi
celebrity

Mary enjoys being a celebrity. - Mary bir ünlü kişi olmaktan hoşlanır.

tüzel kişi
legal entity
kişi-saat
(Ticaret) man-hour
kişi başına düşen milli gelir
Per capita income
kişi adılı
personal pronoun şahıs zamiri
kişi adılı gram
personal pronoun
kişi arkadaşından bellidir
(Atasözü) A person is known by the company he keeps
kişi başı
head
kişi başına
a head, per head
kişi başına
per head
kişi başına
per capita
kişi başına düşen
capitation
kişi başına düşen gelir
per capita income
kişi başına düşen pay
per capita quota
kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla
(Hukuk) GDP per head
kişi başına tüketim
per capita consumption
kişi başına yapılan yardım
capitation grant
kişi dokunulmazlığı
(Hukuk) personal inviolability
kişi dokunulmazlığı
personal inviolability, immunity from arrest or prosecution
kişi eki gram
personal ending
kişi farkı gözetmemek
be no respecter of persons
kişi ve hizmet dolaşımı
(Hukuk) movement of persons and principles
kişi ver yer adlarının uydurulduğu roman
roman a clef
kişi özelliği
selfhood
kişi-yıl
(Tıp) person-year
kimsenin enayisi olmayan kişi
nobody's fool
kira geliri sağlayan kişi
(Ticaret) rentier
neslinden olan kişi
descendant
bir başkasıyla aynı amaca hizmet eden kişi
(Hukuk) counterpart
borsada halka satılmayan yeni senetleri alan kişi
underwriter
girişken kişi
go getter
güzel kişi
beauty
bilgili kişi
(Argo) egghead
bilir kişi
expert witness
bilir kişi
(Ticaret) referee
bilir kişi
consultant
birinci kişi
(Dilbilim) first person
birçok kişi
many people
dengesiz kişi
chameleon
doktora yapmış kişi
doctor
dürüst kişi
salt of the earth
dürüst olmayan kişi
a bad egg
etkili kişi
(Ticaret) power
garip bir kişi
eccentric
güvenilir kişi
trust
güvenilir kişi
trustee
güvenilir kişi
salt of the earth
iki kişi
twosome
ipotek alan kişi
(Ticaret) mortgagee
irtibat kurulacak kişi
(Politika, Siyaset) contact person
iyi kişi
(deyim) good egg
kendisine ödenecek olan kişi
(Ticaret) payee
kişiler
(Bilgisayar) users
kişiler
(Bilgisayar) persons

Tom's was the first name on the list of persons of interest after Mary's murder. - Mary'nin cinayetinden sonra Tom'unki ilgi kişiler listesinde ilk isimdi.

We tried our best to find the missing persons. - Biz kayıp kişileri bulmak için elimizden geleni yaptık.

kişiler
people

People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat. - Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar.

Tom does impersonations of famous people. - Tom ünlü kişilerin taklitlerini yapar.

korkak kişi
chicken
lehine ipotek verilen kişi
(Ticaret) mortgagee
profesyonel kişi
professional person
sorumlu kişi
individual responsible
sorumlu kişi
contact person
tahsil edecek kişi
(Ticaret) payee
tasdik eden kişi
(Kanun) affirmative
yeni kişi
(Bilgisayar) new contact
yerinden edilmiş kişi
(Askeri) displaced person
yetkili kişi
authority
yetkili kişi
contact
önemli kişi
personality
ünlü (kişi)
eminent
ünlü kişi
name

All the streets in this area are named after famous people. - Bu bölgedeki tüm sokaklar ünlü kişilerin adını taşır.

ünlü kişi
lion
bilgisayar sistemine gizlice giren kişi
hacker
gözüpek kişi
daredevil
11 kişi
eleven people
Geveze kişi ya işinden kalır ya da yolundan
(Atasözü) Jabbering causes loss of time and money
Türkiye Cumhuriyeti Gümrük bölgesinde yerleşik kişi
(Ticaret) person established in the customs territory of the Turkey
arada kalan kişi
initiand
evine düşkün kişi
addicted to house people
evlenen kişi, gelin veya damat(frs.)
who married the bride or groom (frs.)
garip kişi
strange people
gerçek kişi
(Ticaret) natural person
kaynak kişi
resource persons
korkak, zayıf kişi
cowardly, weak people
ragga müziği yapan kişi
raggant
tüzel kişi
(Ticaret) legal person
Schengen Bilgi Sisteminde yardım teklifine konu kişi hakkında uyarı konusu
(Hukuk) issue an alert for the requested person in the Schengen Information System (SIS) (to)
acele gönderen kişi
expeditor
acemi kişi
lubber
acılara katlanan kişi
stoic
aksi kişi
(deyim) awkward customer
aksi kişi
(deyim) ugly customer
alenen tanınmış kişi
public figure
alternatif ödenecek kişi
(Ticaret) alternative payee
ana gösterge kodu; nakit ödeme; kişi tanımlama kodu; uçağı idare eden pilot
(Askeri) parent indicator code; payment in cash; person identification code; pilot in command
aptal kişi
wally
aptal kişi
foolish person
arzu eden kişi
desirer
askere çağrılan kişi
selectee
aynı kişi
the same
azimli kişi
go-getter
becerikli kişi
go getter
beceriksiz kişi
clumsy person
bin kişi başına maliyet
(Ticaret) cost per thousand
bir yerde borusu öten kişi
(deyim) cock of the walk
birkaç kişi
several persons
dalavereci kişi
designer
dağıtım yapan kişi
deliverer
dindar kişi
religious person
dinlenen kişi / konu
(Hukuk) subject of the interception
direk olarak ceset kalıntılarının işlemini yapmaya yetkili kişi
(Askeri) person authorized to direct disposition of remains
disipline eden kişi
discipliner
diyet uygulayan kişi
dieter
doyurucu kişi ya da şey
saturater
duygusal kişi
sentimentalist
duygusuz kişi
laodicean
döviz işlemleri yapma yetkisi almış kişi veya kurumlar
(Hukuk) authorized dealers in foreign exchange
düzenbaz kişi
designer
düşünceli kişi
philosopher
emanet veren kişi
(Ticaret) bailer
en fazla radyasyon alan kişi
(Çevre) maximally exposed individual
en önemli kişi
the most important person
en önemli kişi
pivot man
en önemli kişi
pillar
enerjik kişi
energetic person
enerjik kişi
demon
er kişi
1. man, adult. 2. a manly man
esir alan kişi
captor
esmer (kişi/ten)
swarthy
etki altında kalmaya müsait kişi
(Askeri) person eligible to receive effects
evli kişi
married person
evsiz kişi
homeless person
ezilen kişi
underdog

Luciano, the underdog in the match, will be trying to make the champ eat humble pie. - Luciano, maçtaki ezilen kişi, şampiyona mutevazı pasta yedirmeye çabalıyor olacak.

eziyet eden kişi
persecutor
eşyalarına haciz konan kişi
distrainee
fakir kişi
pauper
falanca kişi
John Doe
farklı düşünen kişi
deviationist
fedakar kişi
altruist
filan kişi
such a one
gerçek kişi
law natural person
gerçek kişi
(Ticaret) natural entity
gezgin kişi
wanderer
gezgin kişi
(Konuşma Dili) bird of passage
göz hapsinde tutulan kişi
probationer
gözaltında tutulan kişi
(Hukuk) person held in custody
gözetim altındaki kişi
probationer
gözünü budaktan sakınmaz kişi
daredevil
güvendiği kişi olmak
be in smb.'s confidence
hatun kişi
ladylike woman
herkesin eleştirisine uğrayan kişi
aunt sally
hukuki yardımda bulunan kişi
(Latin) advocatus
ihmalkâr kişi
derelict
iki kişi
the two

Love began to grow between the two. - Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.

She divided the cake between the two. - İki kişi arasında pastayı böldü.

iki kişi
two people
iki kişi
Twain
iki kişi arasında
a deux
iki kişi ile oynanan oyun
twosome
iki sevgilinin arasındaki üçüncü kişi olmak
play gooseberry
ikinci kişi
second person
ikinci kişi gram
the second person
ikram servisi yapan kişi veya kuruluş
caterer
ilgisi olmayan kişi
outsiderness
ilgisiz kişi
laodicean
isim veren kişi
namer
istenen kişi
persona grata
istenmeyen kişi
persona non grata
isteyen kişi
wanter
iyi niyetli üçüncü kişi
(Hukuk) bone fide third party
iyiliksever kişi
philanthropist
karşı çıkan kişi
deprecator
keski kullanan kişi
chiseler
konuşulan kişi
interlocutor
kurtarıcı kişi
deliverer
kutsal kişi
sadhu
köle alan kişi
enslaver
kötü kişi
bad person
kötü kişi
bad character
kötü kişi olmak
to become the target of someone's/others' dislike, be regarded as the person who's in the wrong
kışkırtıcı kişi
disorderly person
lehine mal bırakılan kişi
(Ticaret) legatee
marjinal kişi
marginal person
mide bulandırıcı kişi
whoreson
miras bırakan kişi
legator
moral bozan şey ya da kişi
demoralizer
moral bozan şey ya da kişi
demoraliser
mormon olmayan kişi
gentile
muaf tutulmayan (kişi)
nonexempt
muziplik yapılmış kişi
larked
mücâdeleye davet eden kişi
challenger
nefret eden kişi
detester
obsesif-kompulsif kişi
obsessive-compulsive person
olsa gerek he/she/it must be: O kişi yabancı olsa gerek
That person must be a foreigner
oyundaki olayları arada açıklayan kişi
chorus
paniğe yol açan kişi
panicmonger
English - English

Definition of kişi in English English dictionary

dört kişi
four man

dogru.

Turkish - Turkish
Bir eserde (oyun, roman, hikâye) yer alan kimse
Erkek
Eş, koca: "Kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de."- Atasözü
İnsan, kimse, şahıs
Eş, koca
İnsan, kimse, şahıs: "Dilenciler de sayıda olduğu hâlde, yirmi otuz kişi kadardık."- M. Ş. Esendal
Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
nüfus
zeyt
şahıs
kimse
zeyd
kişi eki
Fiil çekimlerinde kullanılan ve kişiyi gösteren ek, şahıs eki: Geldi-m, gelmiş-sin gibi
kişi zamiri
Kişilerin yerine kullanılan zamir
TÜZEL KİŞİ
(Hukuk) Başlı başına varlığı olmak üzere kurulan dernek ve ortaklıklarla,kendilerine özgü bir varlığı veya belirli bir amacı bulunan kurumlar
gerçek kişi
Hakikî şahıs
istenmeyen kişi
İyi karşılanmayan kişi (Persona non grata)
kaynak kişi
Sağlam, güvenilir, doğru bilgiler edinilen kimse
tüzel kişi
Hukuk bakımından tek bir kişi sayılan birçok kişilerin veya malların topluluğundan doğan, tek bir kişi sayılan varlık, hükmî şahıs
üçüncü kişi
Fiil çekiminde teklik ve çokluk üçüncü şahıs biçimi
kişi
Favorites