kestirmek

listen to the pronunciation of kestirmek
Turkish - English
nap

Tom said he wanted to take an afternoon nap. - Tom öğleden sonra kestirmek istediğini söyledi.

I laid down for a short nap and fell asleep for two hours. - Biraz kestirmek için uzandım ve iki saatlik bir uykuya daldım.

have a nap
take a nap
estimate
(İnşaat) predict
cause to cut
wink
have cut
forecasting
figure on
have something cut
have a snap
nod off
drowse
to doze off, take a cat nap
doze
conjecture
to have (sth) cut; to estimate, to predict, to conjecture; to nap, to doze, to have a snap, to snooze
zizz
have a snooze
to settle (something) quickly and finally
to have (something) cut. kestirip atmak
perceive
get some sleep
to estimate, predict
forecast
to make hasty decisions
snooze

I want to snooze some more. - Biraz daha kestirmek istiyorum.

kip
kestirmek (ne olduğunu)
make out
kestirmek (uyku)
nap
kes
{f} hewed
kestirme
{s} direct

Tom has a poor sense of direction. - Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var.

kes
plimsoll
kes
sneaker
kes
(Bilgisayar) kill

Can you give me something to kill the pain? - Bana ağrıyı kesecek bir şey verebilir misin?

Please give me something to kill the pain. - Lütfen bana ağrı kesecek bir şey ver.

kestirme
doze
kestirme
guess
kestirme
(Askeri) spotting
kestirme
(Askeri) position finding
kestirme
(deyim) a short cut

They studied the map to find a short cut. - Kestirme bir yol bulmak için haritaya baktılar.

Tom took a short cut. - Tom kestirmeden gitti.

kestirme
(Dilbilim) prediction
kestirme
(Dilbilim) guessing
kestirme
lay-down
kes
cut down

After his heart attack, Jim had to cut down on his sugar intake. - Jim kalp krizinden sonra, şeker alımını kesmek zorunda kaldı.

I saw him cut down a tree. - Onun bir ağacı kestiğini gördüm.

kes
truncate
kes
cut in

The truck cut in front of my car. - Kamyon arabamın önünü kesti.

She cut in when we were talking. - Biz konuşurken sözümüzü kesti.

kes
hew
kes
{f} hack

Tom hacked Mary's arm off with a sword. - Tom Mary'nin kolunu bir kılıçla kesti.

Tom hacked Mary's leg off with a rusty machete. - Tom paslı bir pala ile Mary'nin bacağını kesti.

kes
cutoff
kes
{f} cut

If you cut the tail off of a lizard, it will grow back. - Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.

It's easy to cut cheese with a knife. - Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.

kes
{f} cutting

Tom is cutting corners. - Tom köşeleri kesiyor.

Banks are cutting lending to industrial borrowers. - Bankalar endüstriyel boçlulara kredi vermeyi kesiyor.

kes
{f} hewn
kes
cut the cackle
kes
cut off

You should cut off your connections with that group. - O grupla bağlantıları kesmelisin.

We were cut off while talking on the telephone. - Biz telefonda konuşurken bağlantı kesildi.

kes
{f} excise
kes
{f} shear
kes
{f} knife

It's easy to cut cheese with a knife. - Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.

Tom cut his hand with a rusty knife. - Tom paslı bir bıçakla elini kesti.

kes
{f} rip
kes
{f} shorn
kestirme
forty winks
kestirme
zizz
kestirme
catnap

A few hours' catnap will do you well. - Birkaç saatlik kestirme seni iyi yapacaktır.

kestirme
kip
kestirme
short

We won't be able to arrive at the harbor in time. Let's take a shortcut. - Biz zamanında limana varamayacağız. Kestirmeden gidelim.

I'll take a shortcut across the garden. - Ben bahçenin içinden kestirmeden gideceğim.

kes
break

He's always breaking into our conversation. - Her zaman konuşmamızı kesiyor.

Stop, you're breaking my heart. - Kes, kalbimi kırıyorsun.

kes
amputate

Tom had one of his legs amputated. - Tom bacaklarından birini kestirdi.

People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there. - Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

kes
curtail
kestirme
nap

If you're sleepy, you should take a nap. - Uykunuz varsa, biraz kestirmelisiniz.

I laid down for a short nap and fell asleep for two hours. - Biraz kestirmek için uzandım ve iki saatlik bir uykuya daldım.

uyku kestirmek
nap sleep
alagarson kestirmek
to bob
gözüne kestirmek
to feel oneself capable of
kes
gym boot, sneaker
kes
less of that
kes
cut it out!
kes
have done

What you have done is absolutely inexcusable. - Yaptığın şey kesinlikle affedilmez.

Stop acting like this Tom! I'm tired of this nonsense! Just have done with it already! - Böyle davranmayı kes Tom! Bıktım bu saçmalıktan! Bırak bu işleri artık!

kes
dry up
kes
basketball shoe, (high-topped) sneaker
kes
cut#off
kes
exscind
kes
lance
kes
trephine
kes
shutt#off
kes
slit

Tom and his buddies slit the throats of eleven men and women. - Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.

Tom slit Mary's throat. - Tom Mary'nin boğazını kesti.

kes
trepan
kes
shutt off
kes
gash
kes
cut it out

You're not a child anymore so cut it out! - Artık bir çocuk değilsin bu yüzden kes artık.

kes
heckle
kes
resect
kestirme
lie down
kestirme
shortcut

I'll take a shortcut across the garden. - Ben bahçenin içinden kestirmeden gideceğim.

It's a shortcut to the school. - Bu, okula bir kestirme yoldur.

kestirme
fourty winks
kestirme
(uyku) shuteye
kestirme
estimate
kestirme
direct, concise
kestirme
lay down
kestirme
estimate, guess; short cut; nap, doze, catnap; direct, short, concise
kestirme
inkling
kestirme
summary
kestirme
forty
saçımı kestirmek istiyorum
I would like to have my hair cut
saçımı kestirmek istiyorum
I would like to have a haircut
saçımı kestirmek ve fön çektirmek istiyorum
Please cut and blow dry my hair
saçını kestirmek
have one's hair cut
saçını kestirmek
get a haircut
saçını kestirmek
to have one's hair cut
saçını kestirmek
to have one's hair cut; to have (someone) cut one's hair
saçını kestirmek
get one's hair cut
saçını kestirmek
have a haircut
önceden kestirmek
dope
önceden kestirmek
dope out
şekeri kestirmek
to dissolve the sugar crystals in a syrup by boiling it together with a little lemon juice
English - English

Definition of kestirmek in English English dictionary

kes
the kestrel
Kes
kes
kes
Uncut hair, one of the five physical symbols that a Khalsa Sikh must have It is a symbol of spirituality
kes
The ISO 4217 currency code for the Kenyan Shilling
kes
Unshorn Hair
Turkish - Turkish
Karar vermek: "Söze nereden, nasıl başlayacağımı kestiremiyorum."- H. Taner
Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek
Karar vermek
Anlamak, farkına varmak: "Bu çocuk zaten hâlâ durumunu kestirememiştir."- B. Felek
Kesilmesini sağlamak, kesilmesine yol açmak
Anlamak, farkına varmak
Kesme işini yaptırmak
Kısa bir süre uyumak
Kısa bir süre uyumak: "Rahmi peykenin köşesine büzülmüş, kestiriyordu."- B. Felek
Akıl yolu ile gerçeğe yakın bir yargıya varmak, tahmin etmek: "Ben bu kadar şeyi kestiremez miyim?"- M. Ş. Esendal
tahmin etmek
(Osmanlı Dönemi) TAHSİM
KES
(Osmanlı Dönemi) f. İnsan. Kişi
KESTiRME
Kaynatılıp limon sıkılarak koyulaştırılmış şeker şerbeti
KESTiRME
Alışılanın dışında kısa olan (yol), kese: "Evimden çıkar, bir kestirme yoldan beş dakikada evine varabilirdim."- S. F. Abasıyanık
KESTiRME
Kısaca, özet olarak
KESTiRME
Kestirmek işi
KESTiRME
Amacı fazla uzatmadan anlatan
KESTiRME
Oturduğu yerde hafif ve kısa süreli uyuma
kes
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman
kes
Kapalı jimnastik ayakkabısı
kes
Yakmak için kullanılan iri saman
kes
Hayvanların yemeyip bıraktıkları iri saman
kes
Yonca samanı
kes
Dövülerek saman yapılan ot
kes
Ayak bileklerini de içine alan kapalı jimnastik ayakkabısı
kes
Samanın irisi
kes
Fiğ ve otlardan yapılan saman
kes
Jimnastik ayakkabısı
kes
Dikenlerden yapılan hayvan yemi
kestirme
Alışılanın dışında kısa olan yol, kese
kestirme
Büyük kazan
kestirmek
Favorites