kesintisiz

listen to the pronunciation of kesintisiz
Turkish - English
uninterrupted

Tom got eight hours of uninterrupted sleep. - Tom kesintisiz sekiz saat uyudu.

All Tom wanted was eight hours of uninterrupted sleep. - Tom'un bütün istediği sekiz saatlik kesintisiz uykuydu.

gross
continually
(Bilgisayar) no break
solid
(Bilgisayar) non-intrusive
non-stop
seamless
through traffic
without deduction
thru
without interruption
through
gross (before deductions)
nonstop

Nonstop flights are almost always more expensive. - Kesintisiz uçuşlar neredeyse her zaman daha pahalıdır.

It has been raining nonstop for three days. - Üç gündür kesintisiz yağmur yağıyor.

thro
net
before deductions
continuous, uninterrupted
continuous, uninterrupted, solid; gross, without deduction
together
uninterruptible
kesinti
deduction
kesinti
{i} interruption

We couldn't allow any interruptions. - Biz herhangi bir kesintiye izin veremedik.

He doesn't allow interruptions. - O, kesintilere izin vermez.

kesintisiz dönüşüm
morfen
kesintisiz dönüşüm
morphing
kesintisiz güç kaynağı
(Askeri,Teknik) uninterrupted power supply
kesintisiz olarak
uninterruptedly
kesintisiz çalışma
uninterrupted duty
kesintisiz akım
uninterrupted flow
kesintisiz ateş eden silah
repeater
kesintisiz ağartma
continuous bleaching
kesintisiz besleme
feedthrough
kesintisiz beygirgücü
continuous horsepower
kesintisiz bitim işlemi
(Teknik,Tekstil) continuous finishing
kesintisiz boyama
continuous dyeing
kesintisiz boyama makinesi
(Tekstil) continuous dyeing machine
kesintisiz boyama makinesi
continuous dyeing machines
kesintisiz buharlayıcı
continuous ager
kesintisiz enerji
continuous energy
kesintisiz enerji
uninterruptible energy
kesintisiz epilepsi
(Pisikoloji, Ruhbilim) status epilepticus
kesintisiz epilepsi
psikoloji
kesintisiz eğitim
continuous education
kesintisiz gönderme yapan hat
(Askeri) pulse link repeater
kesintisiz güç kaynağı
uninterruptable power supply
kesintisiz hizmet
uninterrupted service
kesintisiz i?lem
(Ticaret) straight through processing
kesintisiz işlem
(Ticaret) straight through processing
kesintisiz karıştırıcı
continuous mixer
kesintisiz otomatik lojistik transfer sistemi; kesintisiz otomatik lojistik ilet
(Askeri) streamlined automated logistics transfer system; streamlined automated logistics transmission system
kesintisiz pekiştirme
(Pisikoloji, Ruhbilim) continuous reinforcement
kesintisiz taşıma sistemi
continuous conveying system
kesintisiz trafik
through traffic
kesintisiz ulusal gelir
gross national product
kesintisiz uçuş var mı
Is that a nonstop flight
kesintisiz yöntem
continuous process
kesinti
outage
kesinti
(Ticaret) co-payment
kesinti
snip
kesinti
excise
kesinti
check-off
kesinti
(Bilgisayar) interrupt
kesinti
cut

The power cuts damaged the computer. - Elektrik kesintileri bilgisayara zarar verdi.

The banker's pay cut was temporary, not permanent. - Bankerin maaş kesintisi geçiciydi, kalıcı değil.

kesinti
cutback

Many employees had to be laid off due to budget cutbacks. - Birçok işçi bütçe kesintileri nedeniyle işten çıkarılmak zorundaydı.

Her job was eliminated due to budget cutbacks. - Onun işi bütçe kesintileri yüzünden tasfiye edildi.

kesinti
surge
kesinti
deduction (from a payment)
kesinti
cut, snip; interruption; deduction; stoppage
kesinti
dockage
kesinti
dock
kesinti
wage cut
kesinti
stoppage
kesinti
cutoff piece
kesinti
subtraction
kesinti
checkoff
Turkish - Turkish
Aralıksız: "Kesintisiz kahkahalarla gülmekte, sevinçten oynamaktadır."- T. Oflazoğlu
Hiçbir vergi kesilmeden verilen (para)
Aralıksız
Hiçbir vergi kesilmeden verilen
Kesinti
(Osmanlı Dönemi) BİTKE
kesinti
Kesilen parça, kırpıntı
kesinti
Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla
kesinti
Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla. Ödenen bir paradan herhangi bir gerekle kesilen bölüm
kesinti
Ödenen bir paradan herhangi bir gerekle kesilen bölüm
kesintisiz
Favorites