It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Precise measurements are required.
- Kesin ölçümler gerekli.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
- Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
He needs to make an accurate report of the case.
- Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
The court's decision is final.
- Mahkemenin kararı kesindir.
That budget isn't yet final.
- O bütçe henüz kesinleşmiş değil.
It is absolutely impossible to do so.
- Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
I'm firmly opposed to this.
- Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap verin.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
He is sure to come tomorrow.
- O, kesinlikle yarın gelecek.
Your plan is sure to succeed.
- Senin planın başarılı olacağı kesin.
Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Jack is bound to succeed this time.
- Jack bu sefer kesin başaracak.
He is bound to pass the test.
- O kesinlikle sınavı geçecek.
Smoking is strictly forbidden here.
- Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Smoking is strictly prohibited.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
There is definetly a safe route!
- Kesinlikle güvenli bir rota var!
Tom was perfectly safe.
- Tom kesinlikle güvendeydi.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
She flatly refused to let him in.
- Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.
He rejected our demand flatly.
- Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.
- Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
He decided to give up smoking once and for all.
- Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
- Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.