When she began to stutter, her classmates couldn't help laughing.
- O kekelemeye başladığında sınıf arkadaşları gülmekten kendilerini alamadılar.
People devised shelters in order to protect themselves.
- İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.
People who are constantly copying others do it because they can't think for themselves.
- İnsanlar kendilerini düşünemedikleri için onu sürekli başkalarını kopyalayan insanlar yaparlar.
They armed themselves with rifles.
- Onlar kendilerini silahlarla silahlandırdılar.
Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba.
- Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.
The gods help them that help themselves.
- Tanrılar kendilerine yardım edenlere yardım ederler.
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Self-help is the best help.
- Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
- Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
Crises do not automatically produce the right recipes against them.
- Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.
It happens automatically.
- Bu kendiliğinden olur.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
Yumi went there by herself.
- Yumi oraya kendi gitti.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
I've also done the same thing several times myself.
- Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.
Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language.
- Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.