I don't like bony fish.
- Ben kemikli balıkları sevmem.
I gave the dog a bone, stopping its barking.
- Köpeğe bir kemik verdim, havlaması durdu.
The bones remained frozen in the ice.
- Kemikler buzda donmuş olarak kaldı.
My father suffers from osteoporosis.
- Babam kemik erimesinden acı çekiyor.
My cousin suffers from osteoporosis.
- Kuzenim kemik erimesinden muzdarip.