Tom said he wasn't handcuffed.
- Tom kelepçeli olmadığını söyledi.
Tom might be handcuffed.
- Tom kelepçeli olabilir.
I was looking for some excitement so I decided to bring the handcuffs.
- Biraz heyecan arıyordum bu yüzden kelepçeleri getirmeye karar verdim.
The police officer put handcuffs on the suspect.
- Polis, şüpheliyi kelepçeledi.
They tried to handcuff Tom.
- Onlar Tom'u kelepçelemeye çalıştı.
The police handcuffed Tom and read him his rights.
- Polis Tom'u kelepçeledi ve ona haklarını okudu.
Sami was searched, cuffed and taken to the police station.
- Sami arandı, kelepçelendi ve karakola götürüldü.
Tom was wearing an orange jumpsuit and his hands were cuffed in front of him.
- Tom turuncu bir tulum giyiyordu ve elleri önünde kelepçeliydi.