Tom and Mary save over half of their income each year.
- Tom ve Meryem her yıl kazançlarının yarısından fazlasını biriktirir.
The consolidation of the industry continues with today's acquisition.
- Sanayinin konsolide edilmesi, bugünkü kazançla devam ediyor.
He called for a tax on earnings.
- O kazançlarla ilgili vergi talep etti.
A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
- Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
I'm not interested in material gains.
- Ben maddi kazançlarla ilgilenmiyorum.
I am not interested in material gain.
- Ben maddi kazançla ilgilenmiyorum.
The investment now yields him 6%.
- Yatırım şimdi ona % 6 kazanç sağlıyor.
Ill-gotten gains never benefit anyone.
- Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
I made a good profit by selling my car.
- Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
We could buy a nice house with our winnings.
- Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.
Acquired by sin - there's no profit within.
- Helal yoldan kazanılmayan kazanç, kazanç değildir.
Proceeds go to charity.
- Kazançlar hayır işlerine gidiyor.
Although the economy is weak, some companies are still making a profit.
- Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.
Acquired by sin - there's no profit within.
- Günahla kazanılırsa, onda herhangi bir kazanç olmaz.
Ill-gotten gains are short-lived.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.
Ill-gotten gains never benefit anyone.
- Haksız kazançların kimseye faydası olmaz.
It's all grist for its magic mill.
- Onun sihirli tesisi için tüm kazanç bu.
We could buy a nice house with our winnings.
- Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.
Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
All you need is a little legerdemain in your accounting to make people think your company is profitable.
- İnsanlara şirketinin kazançlı olduğunu düşündürmek için yapman gereken tek şey küçük bir hokkabazlık.
We could buy a nice house with our winnings.
- Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.