kaygısız

listen to the pronunciation of kaygısız
Turkish - English
{s} carefree

My mother is carefree, cheerful and good-natured. - Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.

Tom was happy and carefree. - Tom mutlu ve kaygısızdı.

freewheeling
buoyant
careless

The young girl laughed carelessly. - Genç kız kaygısızca kahkaha attı.

carefree, untroubled
jaunty
light-hearted
gaily
carefree, happy-go-lucky, light-hearted, buoyant, jaunty
unconcerned

Tom said he thought I seemed unconcerned. - Tom kaygısız göründüğümü düşündüğünü söyledi.

insouciant
lighthearted
easygoing
lax
happy-go-lucky
blithe
free and easy
untroubled
lightsome
happy go lucky
light- hearted
light hearted
kaygı
worry

There's no reason to worry. - Kaygılanmak için hiç bir neden yok.

Tom told Mary to stop worrying. - Tom Mary'ye kaygılanmayı durdurmasını söyledi.

kaygı
apprehension
kaygı
anxiety

Anxiety about immigration is one of the reasons why Great Britain voted to leave the European Union. - Göç ile ilgili kaygı Büyük Britanya'nın Avrupa birliğinden ayrılmak için oy verme nedenlerinden biridir.

The bliss was often interrupted by anxiety. - Mutluluk sık sık kaygı ile kesildi.

kaygısız olmak
be free from care
kaygı
care

My mother is carefree, cheerful and good-natured. - Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.

Tom was happy and carefree. - Tom mutlu ve kaygısızdı.

kaygı
fears
kaygı
{i} fear
kaygı
perturbation
kaygı
disquiet
kaygı
misgiving

I must admit, I have some misgivings about your plan. - İtiraf etmeliyim, senin planın hakkında bazı kaygılarım var,

kaygı
worriment
kaygı
preoccupation with
kaygı
consideration
kaygı
discomposure
kaygı
concern

Tom tried to hide his concern. - Tom kaygısını saklamaya çalıştı.

This product has been designed with the highest concern for safety. - Bu ürün güvenlik için en yüksek kaygı ile tasarlanmıştır.

kaygı
qualm
kaygı
trepidation
kaygı
self concern
kaygı
reassure
düşüncesiz, kaygısız, rahat yaşayanlar
careless, carefree, comfortable residents
azıcık aşım, kaygısız/ağrısız/ kavgasız başım
(Atasözü) 1. It is good to live simply. 2. It is restful not to have too many people in the house
kaygı
disquietude
kaygı
anxiety, worry
kaygı
solicitude
kaygı
preoccupation

It is preoccupation with possession, more than anything else, that prevents men from living freely and nobly. - Bu, başka her şeyden daha fazla, insanların özgürce ve mertçe yaşamasını engelleyen mülk ile ilgili kaygıdır.

kaygı
inquietude
kaygı
anxiety, worry, care, concern, solicitude, misgiving
kaygı
hangup
Turkish - Turkish
Kaygısı olmayan, kaygı duymayan, aldırmaz
umursuz
KAYGISIZ
Kaygısı olmayan, kaygı duymayan, aldırmaz: "Bu güler yüzlü adam ben değilim / Yalandır kaygısız olduğum yalan."- C. S. Tarancı
kaygı
Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa: "Korku ve kaygıyla vücudunu dinledi."- A. İlhan
Kaygı
küşüm
kaygı
Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa
kaygısız
Favorites