kaydedilen

listen to the pronunciation of kaydedilen
Turkish - English
on record

Last year was the hottest year on record. - Geçen yıl, kaydedilen en sıcak yıl oldu.

Steel production of the year was the highest on record. - O yılın çelik üretimi kaydedilenin en yükseğiydi.

(Bilgisayar) save
(Bilgisayar) recording
(Bilgisayar) saving
kaydet
{f} tape recorded
kaydet
make a record of
kaydet
{f} record

You must record his speech. - Onun konuşmasını kaydetmelisin.

She recorded a few sentences. - Birkaç cümle kaydetti.

kaydet
{f} recorded

She recorded a few sentences. - Birkaç cümle kaydetti.

Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score. - Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.

kaydet
{f} recording

Aren't you recording us right now? - Bizi şimdi kaydetmiyor musun?

Aren't you recording this? - Bunu kaydetmiyor musun?

kaydet
enroll

They enrolled him as a jury member. - Onu bir jüri üyesi olarak kaydettiler.

Fadil's parents enrolled him in a prestigious school in Cairo. - Fadıl'ın ailesi onu Kahire'deki prestijli bir okula kaydetti.

kaydet
save

Tom deleted Mary's save files. - Tom Mary'nin kaydetme dosyalarını sildi.

I forgot to save the file before switching off. - Kapatmadan önce dosyayı kaydetmeyi unuttum.

kaydet
{f} enrolling
kaydet
tape record
kaydet
{f} registered

Have you registered that here? - Onu buraya kaydettiniz mi?

The thermometer registered minus ten last night. - Dün gece termometre eksi on derece kaydetti.

kaydet
prerecord
kaydet
{f} register

When did they register the names of the members? - Üyelerin adlarını ne zaman kaydettiler?

Tom told me how to do it, but it didn't register. - Tom nasıl yapıldığını bana anlattı ama kaydetmedim.

English - Turkish

Definition of kaydedilen in English Turkish dictionary

kaydet
save
kaydet
record
kaydedilen
Favorites