A day without smiling is a day lost.
- Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.
Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
- Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
Don't lose confidence, Mike.
- Güvenini kaybetme, Mike.
I'm not worried about losing my job.
- İşimi kaybetme hakkında endişeli değilim.
Losing his balance from a sudden gust of wind, the tightrope walker fell to his death.
- Ani bir fırtınadan dengesini kaybettiği için, ip cambazı ölümüne düştü.
Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
Tom lost no time in parting with the money.
- Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.