A day without smiling is a day lost.
- Gülümseme olmayan bir gün, kaybedilmiş bir gündür.
Nicholas Biddle began to see that the battle was lost.
- Nicholas Biddle savaşın kaybedilmiş olduğunu görmeye başladı.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
Tom never loses his cool.
- Tom soğukkanlılığını asla kaybetmez.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
I can't talk with my father without losing my temper.
- Kendimi kaybetmeden babamla konuşamam.
I'm not worried about losing my job.
- İşimi kaybetme hakkında endişeli değilim.
I have lost my watch.
- Kol saatimi kaybettim.
I've lost all my money.
- Bütün paramı kaybettim.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.