kayıtsız

listen to the pronunciation of kayıtsız
Turkish - English
indifferent

He seems to be indifferent to politics. - Politikaya kayıtsız görünüyor.

The police were indifferent to the matter. - Polis konuya kayıtsızdı.

{s} unregistered
reckless
regardless
nonchalant
freewheeling
apathetic

Having too many apathetic consumers is a danger for the economy. - Çok fazla kayıtsız tüketici olması ekonomi için bir tehlikedir.

I was really apathetic at first. - İlk başta gerçekten kayıtsızdım.

devil may care
impassive
unconditional

Do you love me unconditionally? - Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?

Sovereignty unconditionally belongs to the nation. - Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

careless
indifferent, unconcerned, stolid, apathetic, negligent, reckless; unregistered, unrecorded; unconditional
forgetful
apathetical
unrecorded
uninscribed
carefree
unregistered, unrecorded
unconcerned, indifferent
feckless
unmindful
listless
incurious
footloose
tepid
emotionless
casual
unreserved
cool
lukewarm
stolid
harumscarum
neglectful
unconcerned
negligent
stationery
oblivious
rough and ready
unlimited
freehearted
headlong
derelict
kayıtsız şartsız
unconditionally
kayıtsız kalmak
Remain indifferent
kayıtsız kalmak
be unmindful of
kayıtsız kalmak
to be indifferent (to)
kayıtsız kalmak
be oblivious to
kayıtsız şartsız
without any qualification
kayıtsız şartsız
unconditionally, with no restrictions whatsoever, with no strings attached
kayıtsız şartsız
unquestioningly
kayıtsız şartsız teslim
unconditional surrender
Turkish - Turkish
Aldırmaz, ilgisiz, umursamaz, lakayıt: "Sert, çabuk unutan kayıtsız bir asker durumu alacaktı."- H. E. Adıvar
Kaydı yapılmamış, deftere veya yazıya geçirilmemiş olan
Aldırmaz, ilgisiz, umursamaz, lâkayıt
Bir şarta bağlı olmayan
kayıtsız şartsız
Hiçbir şart ve bağı olmaksızın
kayıtsız
Favorites