katma

listen to the pronunciation of katma
Turkish - English
additional
ling. adjunction
adding
supplemental
annexation
annextion
affiliation
supplementary
infusion
addition
(Hukuk) add
adding, addition; added, additional
annexed
admixture
incorporation
addition, adding
added
(Biyokimya) insertion
(Kanun) acquisition
(Denizbilim) addiction
annex
(Bilgisayar) embed
inclusion
input
excess
(İnşaat) additive
adscititious
attachment
added in
{i} mixture
katmak
include
kat
{i} storey

You need an elevator if you want to go down twenty storeys. - Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.

I live on the top floor of a six storey apartment block. - Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.

katmak
add
kat
{i} fold

Tom folded the paper before handing it to Mary. - Tom kağıdı Mary'ye vermeden önce katladı.

He was sitting with his arms folded. - Kolunu katlamış oturuyordu.

katma değerli hizmetler
(Ticaret) Value-added services
katma suyu
(Mühendislik) make up water
katma bütçe
supplementary budget
katma değer
added value
katma değer
vergisi value-added tax
katma değer
(Hukuk) added value, value-added
katma değer vergisi
value added tax, VAT
katma gelirler
(Hukuk) additional revenues
katma vergi
supertax, surtax
katma vergi
surtax
katma vergi
supertax
katma yolu
(Hukuk) incorporation
kat
{i} floor

My flat is on the third floor. - Benim dairem üçüncü katta.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

kat
story

The photo he showed added color to his story. - Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.

Kate was surprised by Brian's story. - Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.

katmak
{f} join
kat
ply
katmak
affiliate
kat
stair

The young woman, after running up the stairs, opened the door of the house. - Genç kız, üst kata çıktıktan sonra, evin kapısını açtı.

Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital. - Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.

hesaba katma
account

We must take his youth into account. - Biz onun gençliğini hesaba katmalıyız.

You must take his state of health into account. - Sen sağlık durumunu hesaba katmalısın.

hesaba katma
allowance

You must make allowance for his inexperience. - Onun deneyimsizliğini hesaba katmalısın.

You must make allowance for his lack of experience. - Onun tecrübe eksikliğini hesaba katmalısın.

hesaba katma
taking into account
kat
{i} fall

Church participation has fallen. - Kilise katılımı düştü.

Sami falls into that category of people. - Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.

katmak
to add; to mix in, to mingle; to incorparate, to include; to count sb/sth in; to send with; to annex
katmak
incorparate
katmak
{f} incorporate
katmak
annex
kat
times

A is 5 times as long as B. - A, B'nin 5 katı kadar uzundur.

Australia is about twenty times larger than Japan. - Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.

kat
slab
kat
flight

I carried Tom down two flights of stairs. - Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.

Tom walked down a flight of stairs. - Tom bir kat aşağıya yürüdü.

kat
film

I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid. - Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.

kat
(Tekstil) layer (fabric)
kat
(Jeoloji) horizon
kat
(Tekstil) fabric
kat
(Bilgisayar) embed
kat
(Bilgisayar) cube
katmak
(İnşaat,Teknik) admix
katmak
work into
katmak
(Bilgisayar) embed
katmak
mix into
katmak
(İnşaat) dope
katmak
incorporate into
katmak
embody
katmak
integrate into
katmak
commingle
katmak
work in
katmak
eke out
katmak
send with
katmak
attach to
katmak
mix in
katmak
impart
katmak
inject
katmak
count in
katmak
put on
katmak
incorporate in
katmak
entrain
katmak
(deyim) put to
katmak
interfuse
katmak
put in
kendine katma
absorption
kat
coat

The house needs a new coat of paint. - Evin yeni bir kat boyaya ihtiyacı var.

Tom left his coat downstairs. - Tom ceketini alt katta bıraktı.

kat
crease
kat
flat

My flat is on the third floor. - Benim dairem üçüncü katta.

Do you have a flat or a house? - Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?

kat
layer

Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts. - Baklava kıyılmış fındık ile dolu filo hamur katmanları yapılan tatlı hamurdur.

Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing. - Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.

kat
convolution
kat
stratum
kat
coating
kat
covering
kat
pucker
kat
tier
kat
multitude
kat
multiple
kat
admix
katmak
{f} ally
katmak
amalgamate
katmak
compound
katmak
lend
katmak
mingle
kat
by the times
deneyimli işçilerin arasına niteliksizleri katma
dilution of labor
etil katma
ethylate
hesaba katma
considering
hesaba katma
count

We had to count on our strength only. - Sadece gücümüzü hesaba katmalıydık.

Tom hadn't counted on this. - Tom bunu hesaba katmamıştı.

kat
set (of clothes)
kat
presence, the presence of a distinguished personage
kat
time(s)
kat
floor; storey, story; layer, stratum; covering; fold; coat, coating; multiple; time(s)
kat
(Matematik) multiple
kat
layer, stratum; fold
kat
story, floor, Brit. storey
kat
lap
kat
deck

The gift shop is on the second deck. - Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.

kat
(dokuma) pile
kat
thicknesses
kat
superinduce
kat
double

Your book is double the size of mine. - Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.

The number of employees doubled in ten years. - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

katmak
mix
katmak
tack
katmak
number
katmak
superadd
katmak
run in
katmak
interpolate
katmak
adjoin
katmak
load
katmak
integrate
katmak
to mate (a male animal) to (a female); to turn (a male animal) into (a flock)
katmak
append
katmak
to add, mix in
katmak
to annex (something) (to)
katmak
inosculate
katmak
tinge
katmak
merge
katmak
(Hukuk) annexe
katmak
weave
katmak
weight
sermayeye katma
capitalization
topraklarına katma
annexation
zehir katma
envenomisation
zehir katma
envenoming
önüne katma
drive
English - English

Definition of katma in English English dictionary

Kat
A short form of the female given names Katharine and Katherine

During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.

kat
alternative spelling of khat
kat
An Arabian shrub (Catha edulis) the leaves of which are used as tea by the Arabs
kat
the leaves of the shrub Catha edulis which are chewed like tobacco or used to make tea; has the effect of a euphoric stimulant; "in Yemen kat is used daily by 85% of adults"
Turkish - Turkish
Kıldan veya yünden yapılmış ip, sicim
Katmak işi, ilhak
Sicim
ip, bağ
Katılmış, eklenmiş, ulanmış, munzam
katma bütçe
Özel gelirleri olan ve genel bütçe dışında kalan bütçe, mülhak bütçe
katma değer vergisi
Satın alınan mal ve yiyecekten alınan peşin vergi
Kat
misil
Kat
nezt
Kat
(Osmanlı Dönemi) MİRRE
Katmak
zammetmek
kat
Daire. Ön, yan: "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır."- S. Birsel
kat
Sonuca bağlama, bitirme
kat
Kesme, kesilme
kat
Yemen ve Etyopya'da yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççık
kat
Daire
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey. Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Tabaka
kat
Huzur
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü: "Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık."- S. F. Abasıyanık
kat
İlgiyi kesme
kat
Jeoloji zamanlarından bir dönem içinde oluşmuş katmanlı kayaçlar
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
kat
Kesme, kesilme. İlgiyi kesme
kat
Nicelikçe kez, defa, misil
kat
(Osmanlı Dönemi) kesme; yol alma
kat
Kez, defa, misil
kat
Ön, yan
kat
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Etyopya ve Yemen'de yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren ağaççık
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey; üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Bükülen ya da kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Makam, mevki
kat
Kesme
kat
Takım
kat
Ressam tarafından kullanılan boya hacmi
kat
Tekrarlanan bir sayının toplamı
kat
Giyeceklerde takım: "Birer kat elbise ile kalacağız."- A.Gündüz
katmak
Döllenmeyi sağlamak için erkek hayvanı dişinin yanına salmak
katmak
Birlikte göndermek
katmak
Birbirine düşürmek, aralarını bozmak
katmak
Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak, ilave etmek
katmak
Bir araya getirmek: "Fadime, bu yavru bolluğu arasında kuzuları çocuklara ve çocukları kuzulara katarak en olgun bir saadet içinde yaşamış."- H. E. Adıvar
katmak
Düzenini bozmak
katma
Favorites