katılmak

listen to the pronunciation of katılmak
Turkish - English
attend

You must attend to your work. - Siz işe katılmak zorundasınız.

Either you or I must attend the meeting. - Toplantıya ya sen ya da ben katılmak zorundayım.

participate

Tom never said he wanted to participate. - Tom katılmak istediğini asla söylemedi.

He wants to participate in the contest. - O, yarışmaya katılmak istiyor.

join

My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve. - Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.

Tom came over to join us at our table. - Tom masamızda bize katılmak için uğradı.

to be added (to); to mingle; to join, to come in on sb/sth, to amalgamate; (yarışma, sınav) to go in for sth; to attend, to be absent; to agree with, to go along with sb/sth; (suça) to abet
participate in

Please give us a call now if you want to participate in the workshop! - Çalıştaya katılmak istiyorsanız lütfen şimdi bizi arayın.

They want to participate in the Olympic Games. - Onlar Olimpiyat Oyunları'na katılmak istiyorlar.

affiliate with
absent
agree

I'm afraid I have to agree with Tom's analysis. - Korkarım Tom'un analizlerine katılmak zorundayım.

Tom has agreed to attend. - Tom katılmak için anlaştı.

partaken
go in for something
be added
partake in
get out of breath
turn
added

Tom added his name to the list of people who wanted to attend the dance. - Tom adını dansa katılmak isteyenlerin listesine ekledi.

get involved in

I want to get involved in politics. - Siyasete katılmak istiyorum.

fall about laughing
be in on
be absent
get

I want to get involved in politics. - Siyasete katılmak istiyorum.

Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us? - Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?

incorporate
to be added
abet
affiliate
amalgamate
finger
(deyim) make up
come in on
to be absent
take part in

I wanted to take part in the party but I couldn't. - Partiye katılmak istedim fakat yapamadım.

Tom doesn't want to take part in the ceremony. - Tom törene katılmak istemiyor.

share in
partook
stand in
adhere
to join (a group); to enter into, participate in (an activity)
be out of breath
contract in
join in

Please feel free to join in. - Lütfen katılmak için çekinmeyin.

contribute
take part

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives. - Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

If it's at all possible, I'd like you to take part in the next meeting. - Eğer mümkün olursa, bir sonraki toplantıya katılmak istiyorum.

(görüşe) weigh in with
come into
club together
ally
enter
go with
attach oneself to
(Hukuk) to incorporate
to be added (to), be mixed (with)
put in an appearance
ally oneself
chip in
share
accompany
club

I want to join your club. - Kulübünüze katılmak istiyorum.

Whoever wants to join our club will be welcome. - Kulübümüze katılmak isteyen herkes kabul edilecek.

(for someone) to agree with
{f} subscribe
agree with

I have to agree with this. - Buna katılmak zorundayım.

I'm afraid I have to agree with Tom's analysis. - Korkarım Tom'un analizlerine katılmak zorundayım.

enter into
play at
mingle
sit in
team up
{f} precondition
be in the swim
{f} partake
identify oneself with
go in for
play ball
take a share in
kat
{i} storey

You need an elevator if you want to go down twenty storeys. - Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.

All storeys of the house are made of wood. - Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.

katılma
{i} attendance

In Japan, attendance at elementary and junior high school is compulsory. - Japonya'da ilk ve orta okula katılmak zorunludur.

Attendance is compulsory for all members. - Katılmak bütün üyeler için zorunludur.

kat
{i} fold

He was sitting with his arms folded. - Kolunu katlamış oturuyordu.

Tom folded the paper before handing it to Mary. - Tom kağıdı Mary'ye vermeden önce katladı.

kampanyaya katılmak
campaign
kazanan tarafa katılmak
climb on the bandwagon
kat
{i} floor

A fire broke out on the fifth floor. - Beşinci katta bir yangın patlak verdi.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

kat
story

Kate was surprised by Brian's story. - Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.

I live in a two story house. - Ben iki katlı bir evde yaşarım.

kat
ply
kat
stair

Tom walked down a flight of stairs. - Tom bir kat aşağıya yürüdü.

I carried Tom down two flights of stairs. - Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.

kat
{i} fall

Church participation has fallen. - Kilise katılımı düştü.

Sami falls into that category of people. - Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.

katılma
addition
katılma
{i} joining

Tom clearly isn't interested in joining our group. - Tom grubumuza katılmayı açıkça istemedi.

We have no objection to your joining us in our club. - Kulübümüzde bize katılmanıza itirazımız yok.

katılma
{i} rise
yeniden katılmak
rejoin
-e gönüllü olarak katılmak
volunteer for
kat
times

Australia is about twenty times larger than Japan. - Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.

He earns three times as much as I do. - O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.

kat
slab
kat
flight

I carried Tom down two flights of stairs. - Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.

Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital. - Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.

kat
film

I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid. - Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.

kat
(Tekstil) layer (fabric)
kat
(Jeoloji) horizon
kat
(Tekstil) fabric
kat
(Bilgisayar) embed
kat
(Bilgisayar) cube
katılma
(Denizbilim) integration
katılma
merger
katılma
(Biyokimya) insertion
katılma
contributing
katılma
merging
katılma
being added
katılma
inclusion
kat
coat

The house needs a new coat of paint. - Evin yeni bir kat boyaya ihtiyacı var.

The house looked wonderful with its fresh coat of paint. - Ev taze boya katıyla harika görünüyordu.

kat
crease
kat
flat

Do you have a flat or a house? - Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?

My flat is on the third floor. - Benim dairem üçüncü katta.

kat
layer

Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing. - Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.

The upper ocean has warmed up much more than deeper layers. - Üst okyanus derin katmanlardan çok daha fazla ısındı.

kat
convolution
kat
stratum
kat
coating
kat
covering
kat
pucker
kat
tier
kat
multitude
kat
multiple
kat
admix
katılma
amalgamation
katılma
accession
katılma
accretion
katılma
participation
eklenmek, katılmak
inclusion, to attend
hesaba katılmak
To take into account
kat
by the times
ahenge katılmak
chime in
derse katılmak
attend the lesson
duygularına katılmak
enter into
eleme müsabakasına katılmak
enter the elimination contest
geziye katılmak
rubber
geziye katılmak
join the tour
geziye katılmak
rubberneck
geçit törenine katılmak
go in procession
gülmekten katılmak
crack-up
gülmekten kırılmak/katılmak
to be doubled up with laughter . Gülme komşuna, gelir başına. (Atasözü) Don't laugh at another's misfortune; it may happen to you one day. Güler misin, ağlar mısın! (Konuşma Dili) I don't know whether to laugh or to cry. gülüp oynamak/söylemek to have a good time. güle oynaya joyously, merrily. güler yüz affability, complaisance, pleasant disposition, warmth, cordiality. güler yüz göstermek to show warm feelings towards (someone), show (someone) cordiality. güler yüzlü affable, complaisant, pleasant, warm, cordial
kat
set (of clothes)
kat
presence, the presence of a distinguished personage
kat
time(s)
kat
floor; storey, story; layer, stratum; covering; fold; coat, coating; multiple; time(s)
kat
(Matematik) multiple
kat
layer, stratum; fold
kat
story, floor, Brit. storey
kat
lap
kat
deck

The gift shop is on the second deck. - Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.

kat
(dokuma) pile
kat
thicknesses
kat
superinduce
kat
double

Your book is double the size of mine. - Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.

The number of employees doubled in ten years. - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

katılma
(Hukuk) access, accession, adhesion
katılma
admission
katılma
entry
katılma
convulsion
katılma
agreement, agreeing
katılma
being added, addition; joining, participation
katılma
convulse
katılma
{i} communion
kervana katılmak
to join in with the rest
kontrat ile katılmak
contract in
maskeli baloya katılmak
masquerade
orduya katılmak
join up
orduya katılmak
join the ranks
orduya katılmak
join the army
oturuma katılmak
sit
papalık sıfatı ile katılmak
pontificate
papalık sıfatı ile katılmak
pontify
savaşa katılmak
crusade
tartışmaya katılmak
weigh in with
tekrar katılmak
rejoin
topal eşekle kervana karışmak/katılmak
to try to do something big with woefully inadequate means
tura katılmak
rubber
tura katılmak
rubberneck
turnuvaya katılmak
tourney
yarışa katılmak
run
yarışmaya katılmak
go in
yemeğe katılmak
banquet
yeniden katılmak
re join
yüreki katılmak
for one's heart to feel so tight that one can't breathe easily (after weeping)
ziyafete katılmak
banquet
çekilişe katılmak
raffle
çoğunluğa katılmak
climb on the bandwagon
English - English

Definition of katılmak in English English dictionary

Kat
A short form of the female given names Katharine and Katherine

During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.

kat
alternative spelling of khat
kat
An Arabian shrub (Catha edulis) the leaves of which are used as tea by the Arabs
kat
the leaves of the shrub Catha edulis which are chewed like tobacco or used to make tea; has the effect of a euphoric stimulant; "in Yemen kat is used daily by 85% of adults"
Turkish - Turkish
Aşırı derecede gülmek, ağlamak, gıdıklanmak, korkmak gibi tepkiler sırasında, solunum kaslarının kasılması üzerine soluk kesilmek: "Babam biraz surat astı, anam katıldı gülmekten."- F. R. Atay
Aşırı derecede gülmek, ağlamak, gıdıklanmak, korkmak gibi tepkiler sırasında, solunum kaslarının kasılması üzerine soluk kesilmek
Ortak olmak, benimsemek: "Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak özenindeydi."- Ç. Altan
Bir topluluğa girmek, iştirak etmek
Katma işi yapılmak
Bir topluluğa girmek, iştirak etmek: "Üç dört ev ötedeki boş arsada çocukların oyunlarına katıldım."- N. Cumalı
Ortak olmak, benimsemek
iştirak etmek
paylaşmak
iltihak etmek
kavuşmak
Kat
misil
Kat
nezt
Kat
(Osmanlı Dönemi) MİRRE
Katılma
(Hukuk) İLHAK
Katılma
iltihak
Katılma
iştirak
kat
Daire. Ön, yan: "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır."- S. Birsel
kat
Sonuca bağlama, bitirme
kat
Kesme, kesilme
kat
Yemen ve Etyopya'da yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççık
kat
Daire
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey. Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Tabaka
kat
Huzur
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü: "Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık."- S. F. Abasıyanık
kat
İlgiyi kesme
kat
Jeoloji zamanlarından bir dönem içinde oluşmuş katmanlı kayaçlar
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
kat
Kesme, kesilme. İlgiyi kesme
kat
Nicelikçe kez, defa, misil
kat
(Osmanlı Dönemi) kesme; yol alma
kat
Kez, defa, misil
kat
Ön, yan
kat
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Etyopya ve Yemen'de yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren ağaççık
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey; üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Bükülen ya da kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Makam, mevki
kat
Kesme
kat
Takım
kat
Ressam tarafından kullanılan boya hacmi
kat
Tekrarlanan bir sayının toplamı
kat
Giyeceklerde takım: "Birer kat elbise ile kalacağız."- A.Gündüz
katılma
Katılmak işi
katılma
İletişim veya ortak davranışta bulunma yoluyla belirli bir toplumsal duruma girme süreci, iştirak
katılmak
Favorites