All storeys of the house are made of wood.
- Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.
You need an elevator if you want to go down twenty storeys.
- Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.
Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
- Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
He was sitting with his arms folded.
- Kolunu katlamış oturuyordu.
The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
Kate was surprised by Brian's story.
- Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
The young woman, after running up the stairs, opened the door of the house.
- Genç kız, üst kata çıktıktan sonra, evin kapısını açtı.
A fire broke out on the fifth floor.
- Beşinci katta bir yangın patlak verdi.
A fire broke out on the first floor.
- Birinci katta bir yangın patlak verdi.
My flat is located on the first floor.
- Dairem birinci katta bulunmaktadır.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
Sami falls into that category of people.
- Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing.
- Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.
The cerebral cortex is the brain's outer layer.
- Serebral korteks beynin dış katmanıdır.
They put a coat of paint on the chair.
- Onlar sandalyeye bir kat boya sürdüler.
The house looked wonderful with its fresh coat of paint.
- Ev taze boya katıyla harika görünüyordu.
The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
Australia is about twenty times larger than Japan.
- Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
He earns three times as much as I do.
- O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
Tom walked down a flight of stairs.
- Tom bir kat aşağıya yürüdü.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid.
- Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
She called down from upstairs to ask what the noise was about.
- O, gürültünün ne hakkında olduğunu sormak için üst kattan seslendi.
She went upstairs to her bedroom.
- O üst kata yatak odasına gitti.
Your room is twice the size of mine.
- Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
I live on the first floor.
- Zemin katta oturuyorum.
In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.
- Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.
Come downstairs as soon as possible.
- Mümkün olduğu kadar kısa sürede alt kata gel.
Tom came downstairs in his pajamas.
- Tom pijamaları ile alt kata geldi
I went back downstairs.
- Aşağı kata geri gittim.
Let's go downstairs for dinner.
- Akşam yemeği için aşağı kata inelim.
It's on the first floor of that building.
- O, o binanın birinci katında.
My flat is located on the first floor.
- Dairem birinci katta bulunmaktadır.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
There's no hot water on the fifth floor, but there is on the ground floor.
- Beşinci katta hiç sıcak su yok, ama zemin katta var.
I live on the ground floor.
- Ben zemin katta yaşıyorum.
The number of temporary workers has almost tripled since 2003.
- Geçici işçilerin sayısı 2003'ten beri neredeyse üç katına ulaştı.
In the American continent, the consumption of fast-food has tripled between 1977 and 1995.
- Amerika kıtasındaki fast-food tüketimi 1977 ve 1995 yılları arasında üç katına çıktı.
The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıkmıştır.
During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.