I've got to go to another dreary meeting tomorrow.
- Ben yarın başka bir kasvetli toplantıya gitmek zorundayım.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
Why is Tom so gloomy?
- Neden Tom çok kasvetli?
I'm feeling gloomy today.
- Bugün kasvetli hissediyorum.
Layla's future looked bleak.
- Leyla'nın geleceği kasvetli görünüyordu.
I guess my view on friendship is pretty bleak because I've never really had to rely on anyone for anything.
- Sanırım bir şey için birine asla güvenmek zorunda kalmadığım için benim dostluk üzerine görüşüm oldukça kasvetli.
The prospects for Japan's future look dismal.
- Japonya'nın gelecek için beklentileri kasvetli görünüyor.
The house looked very dismal.
- Ev çok kasvetli görünüyordu.
I've got to go to another dreary meeting tomorrow.
- Ben yarın başka bir kasvetli toplantıya gitmek zorundayım.
Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
- Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
- Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
If he's such a happy person, why are his novels so dark?
- Eğer o çok mutluysa, romanları neden bu kadar kasvetli?
It was pretty somber.
- O oldukça kasvetliydi.