karavana

listen to the pronunciation of karavana
Turkish - English
a thin, flat diamond
(Askeriye) , slang missing the target completely
food, chow; mess, soldier's meal
Miss
mess-tin; mess; miss (in shooting)
mess tin
dixy
large kettle, cauldron (used in institutional kitchens)
Dixie
overshooting
(Gıda) soldier’s meal
pot
potshot
karavana borusu
mess call
karavan
van

Have you ever driven a van? - Hiç bir karavan sürdün mü?

I wanted a sports car, but my wife said we needed a van. - Bir spor araba istiyordum ama karım bir karavan almamızı söyledi.

karavan
mobile home
Karavan
camper van
Karavan
motorhome

Sami stayed in his motorhome. - Sami karavanında kaldı.

Karavan
motor home
Karavan
recreational vehicle
karavan
caravan

He hitched the caravan to his car. - O, karavanı arabasına bağladı.

One gypsy family with their caravan was encamped. - Bir çingene ailesi karavanlarıyla birlikte kamp yapıyordu.

karavan
caravan, trailer, mobile home
karavan
trailer

I thought you were used to living in a trailer. - Bir karavanda yaşamaya alıştığınızı düşünüyordum.

Tom came to live with Mary in the trailer. - Tom, Mary ile karavanda yaşamak için geldi.

Turkish - Turkish
Yemek
(Osmanlı Dönemi) Bakırdan yayvan yemek kabı
(Osmanlı Dönemi) Atışta hedefe vuramama
(Osmanlı Dönemi) İnce ve yassı elmas
(Osmanlı Dönemi) Kışla, okul, hastahane gibi müesseselerde tevzi edilecek yemeği içine koydukları kap
Atış taliminde hedef tahtasını bile vuramama
İnce, yassı elmas
ince yassı elmas
ince ve yassı elmas
En çok orduda erlerin yemeğini dağıtmada kullanılan, çok miktarda yiyecek alan, kenarları dik, derince metal kap
Genellikle askerlere ve denizcilere yemek dağıtımında kullanılan, kenarları dik ve derince bakır kap
karavana borusu
Yemek vaktinin geldiğini bildiren boru sesi
karavan
Bir otomobilin arkasına takılan, insan taşımaya yarayan, tekerlekli, üstü kapalı araç