karar veriyor

listen to the pronunciation of karar veriyor
Turkish - English
(Bilgisayar) deciding

Despite the rain, we're deciding to go out. - Yağmura rağmen biz dışarı çıkmak için karar veriyoruz.

More and more people are deciding to stop eating meat. - Gittikçe daha fazla insan et yemeyi durdurmaya karar veriyor.

decisions
karar ver
{f} decided

I decided to be happy because it's good for my health. - Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

karar ver
adjudicate
karar ver
{f} deciding

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog. - Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.

karar ver
fix on
karar ver
decide

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

He decided to quit smoking. - Sigarayı bırakmaya karar verdi.

karar ver
{f} decree
karar ver
decide upon
karar ver
{f} verdict

The verdict is something only a jury can decide. - Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.

karar ver
decide on

My wife and I can't decide on names for the twins. - Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.

Let's decide on the places we'll visit. - Ziyaret edeceğimiz yere karar verelim.

karar ver
determine

I'm determined to solve this puzzle before I go to bed. - Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

karar ver
{f} determined

I'm determined to solve this puzzle before I go to bed. - Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

karar ver
decreed
karar veriyor
Favorites