Small children are afraid of being left alone in the dark.
- Küçük çocuklar karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyorlar.
I am frightened of walking in the darkness.
- Karanlıkta yürümekten korkuyorum.
A form appeared in the darkness.
- Karanlıkta bir şekil belirdi.
The twilight merged into darkness.
- Alacakaranlık karanlıkla birleşti.
He is terrified of the dark.
- O karanlıktan çok korkar.
She is very afraid of the dark.
- O, karanlıktan çok korkar.
The gloomy house was like a ghost.
- Karanlık ev bir hayalet gibiydi.
The sky is gloomy and gray - a typical rainy-season sky.
- Gökyüzü karanlık ve gri - Tipik bir yağışlı mevsim havası.
We saw a dim light in the darkness.
- Karanlıkta loş bir ışık gördük.
It was a dark and stormy night.
- Karanlık ve fırtınalı bir geceydi.
We lay down on the grass and stared at the night sky.
- Çimlere uzanıp karanlık gökyüzüne doğru baktık.
The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
- Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
The sky is gloomy and gray - a typical rainy-season sky.
- Gökyüzü karanlık ve gri - Tipik bir yağışlı mevsim havası.
The gloomy house was like a ghost.
- Karanlık ev bir hayalet gibiydi.
Police searched the murky lake.
- Polisler karanlık gölü aradı.
It was a deep darkness.
- Bu derin bir karanlıktı.
Police searched the murky lake.
- Polisler karanlık gölü aradı.
A dark shadow passed behind Tom.
- Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.
The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
- Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
I've heard that it's dangerous to be walking alone on Park Street after dark.
- Karanlıktan sonra Park Caddesi'nde yalnız yürümenin tehlikeli olduğunu duydum.