I'll meet you at the usual time.
- Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
Rain or shine, the athletic meet will be held.
- Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
Where's the welcoming committee?
- Karşılama komitesi nerede?
Please help me in welcoming Tom.
- Lütfen Tom'u karşılamam da bana yardım et.
That was all I could afford.
- Bütün karşılayabildiğim buydu.
It's a luxury we can't afford.
- Karşılayamayacağımız bir lüks.
The government was compelled to defray the costs of the war.
- Hükümet savaş maliyetleri karşılamak zorunda kaldı.