It was confusing to me.
- Bu benim kafamı karıştırıyordu.
You're confusing me with Tom.
- Sen beni Tom'la karıştırıyorsun.
Several sections in that book are really confusing.
The last thing I want to do is butt in.
- Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
Don't interfere in private concerns.
- Özel işlere karışmayın.
Do not interfere with Tom while he is reading.
- Tom okurken ona karışma.
They did not wish to become embroiled in the dispute.
- Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
Tom always meddles in affairs that do not concern him.
- Tom her zaman kendini ilgilendirmeyen işlere karışır.
Don't meddle in other people's affairs.
- Diğer insanların işine karışmayın.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
I often confuse Spanish vowels.
- İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.