Definition of karışmak in Turkish English dictionary
- meddle
I didn't mean to meddle.
- Ben karışmak istemedim.
- blend
- commingle
- mix
- jumble
- intervene
- cut in
- to join, become a part of
- jumble together
- intermeddle
- concern
- to mix (with), be mixed (with); to be dispersed (in)
- (kafa) whirl
- get mixed
- Don't blame me if things go wrong. karışanı görüşeni olmamak to be free from interference, be able to act exactly as one sees fit
- combine
- interfere
- be confused
- interfuse
- to be responsible for, deal (with), be in charge (of), exercise control (over). Karışma. Mind your own business./Don't interfere. Karışmam
- It's none of my business
- to flow into (another river)
- butt in
The last thing I want to do is butt in.
- Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
- interlace
- be mixed up
- to mix, to mingle; to tangle; to interfere, to intervene, to meddle; to become complicated, to be confused; to join (in); (ırmak, vb.) to flow into, to run into; to be involved in
- I don't want to have anything to do with it
- jumble up
- (for water) to become rough or turbid
- to interfere (in), meddle (in)
- to get mixed up, become confused, become jumbled
- commix
- meld
- concern oneself
- amalgamate
- mix in
- {f} merge
- be scrambled
- interfere in
- join
- mess
- intervene in
- embroil
They did not wish to become embroiled in the dispute.
- Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
- involved in
I'm afraid I'll have to disappoint you. I don't want to be involved in your conversation.
- Korkarım sizi hayal kırıklığına uğratmak zorunda kalacağım. Konuşmanıza karışmak istemiyorum.
Tom didn't want to get involved in the fight, but he had no choice.
- Tom kavgaya karışmak istemiyordu, fakat başka seçeneği yoktu.
- step in
- confused
It's easy to get confused.
- Kafası karışmak kolaydır.
- wander off
- move
- mess with
- join in
- butt in on
- to be involved in
- barge
- take
- kibitz
- be mixed up in
- (Askeri) barge in
- run into
- flow into
- admix
- mingle
- tangle
- concerned oneself with
- dissolve into
- cut into
- put one's nose into
- {f} welter
- strike in
- {f} thicken
- thrust oneself in
- karışma
- {i} meddling
I don't have any intention of meddling into your affairs.
- Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
- kafası karışmak
- Get/be confused, get/be mixed up
- kafası karışmak
- puzzle
- kafası karışmak
- be confused
- kafası karışmak
- get mixed up
- kafası karışmak
- be mixed up
- kafası karışmak
- (for someone) to get confused
- kafası karışmak
- to get confused
- kavgaya karışmak
- row
- kayıplara karışmak
- dissolve into thin air
- kayıplara karışmak
- (for someone) to disappear, not to be seen for some time
- kayıplara karışmak
- to disappear, to vanish into thin air
- söze karışmak
- interrupt
I hate to interrupt, but I need to say something.
- Söze karışmaktan nefret ederim ama bir şey söylemem gerekiyor.
- karışma
- interference
The biggest problem in Tom and Mary's marriage is Mary's mother's interference.
- Tom ve Mary'nin evliliğindeki en büyük sorun Mary'nin annesinin karışmasıdır.
- Karışma
- mingling
- Kırklara karışmak
- to vanish
- aklı karışmak
- to be confused
- tarihe karışmak
- to be (as) dead as a dodo, to vanish
- tarihe karışmak
- to become a thing of the past
- birbirine karışmak
- jumble
- karışma
- commingling
- karışma
- messing
- karışma
- foul
- karışma
- weaving
- zihni karışmak
- confused
- zihni karışmak
- be confused
- zihni karışmak
- to be confused
- birbirine karışmak
- intermingle
- karış
- butt in
The last thing I want to do is butt in.
- Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
- karış
- horn in
- karış
- {f} interfering
- karış
- interfere
Bob told Jane not to interfere in his personal affairs.
- Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.
Don't interfere in private concerns.
- Özel işlere karışmayın.
- karış
- embroil
They did not wish to become embroiled in the dispute.
- Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
- karış
- meddle
Don't meddle in other people's affairs.
- Diğer insanların işine karışmayın.
He has no right to meddle in our family's problems.
- Onun bizim ailenin sorunlarına karışma hakkı yoktur.
- karış
- {f} meddling
Great strain was put on Tom and Mary's marriage by the constant meddling of Mary's mother.
- Mary'nin annesinin sürekli karışmasından Tom ve Mary'nin evliliğine büyük bir gerginlik konuldu.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
- karışma
- amalgamation
- karışma
- interposition
- karışma
- {i} interfering
- karışma
- crosstalk
- karışma
- involvement
Tom denied any involvement.
- Tom herhangi bir şekilde adının karışmasını reddetti.
- karışma
- let alone
- Karışma
- muaşere
- arasına karışmak
- mix between
- birinin işine karışmak
- Meddle, interfere, butt in, interlope
- işine karışmak
- business mix
- lafa karışmak
- broke in
- suça karışmak
- Involve in a crime
- adam içine çıkmak karışmak
- to mix with people
- adı karışmak
- to be mixed up in (sth bad)
- akılı bokuna karışmak
- 1. to be frightened to death. 2. to be overcome with joy
- aralarına karışmak
- to mix (with)
- at izi it izine karışmak
- to be such a confused society that one can't tell the good people from the worthless
- ağız burun birbirine karışmak
- 1. (for one's anger, sadness, or fatigue) to show in one's face. 2. (for one's face) to be battered and bruised
- başkasının işine karışmak
- to interlope
- başından büyük işlere girişmek/karışmak
- to undertake things that are beyond one's powers, bite off more than one can chew
- birbirine karışmak
- intermix
- durmadan karışmak
- be always interfering
- eriyip karışmak
- melt into
- it izi at izine karışmak
- for a situation to be so confused that one can't tell the good people from the worthless
- karış
- span
I often confuse Spanish vowels.
- İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.
- karış
- span, hand span
- karış
- intermingle
- karış
- interlope
- karışma
- embroilment
- karışma
- mixing; interference" " müdahale; involvement
- karışma
- med. complication
- karışma
- intervention
- karışma
- mixing, mingling
- karışma
- mixing
- karışma
- mix
Business and friendship don't mix.
- İş ve dostluk karışmaz.
Medication and alcohol often don't mix.
- İlaç ve alkol çoğu zaman karışmaz.
- karışma
- interference, meddling
- karışma
- mixture
- karışma
- mind your own business
- karışma
- embrangle
- karışma
- embranglement
- karışma
- intervene
They shouldn't intervene in the internal affairs of another state.
- Onlar başka bir devletin iç işlerine karışmamalıdır.
They should not intervene in the internal affairs of another country.
- Onlar başka bir ülkenin iç işlerine karışmamalılar.
- kırkları karışmak
- to be born with-in the same forty-day period
- lafa karışmak
- break in
- lafa karışmak
- to interrupt, to chime in (with sth), to cut in (on sb/sth), to interpose
- lafa karışmak
- break into
- lafa karışmak
- barge in
- lafa karışmak
- strike in
- lâfa karışmak
- cut into a conversation
- maziye karışmak
- to belong to past days
- ortalık karışmak
- (rebellion, disturbance) to break out
- ortalık karışmak
- for trouble and violence to break out
- söze karışmak
- chip in
- söze karışmak
- interfere in
- söze karışmak
- chime in
- söze karışmak
- chop in
- söze karışmak
- sail in
- söze karışmak
- barge in
- söze karışmak
- to interrupt, to chime in (with sth), to chip in (with sth)
- tarihe karışmak
- vanish
- topal eşekle kervana karışmak/katılmak
- to try to do something big with woefully inadequate means
- vara yoğa karışmak
- to poke one's nose into everything
- zihini karışmak
- to get confused, get muddled up
- çoluk çocuka karışmak
- to get married and have children
- ödü bokuna karışmak
- to be badly frightened, be scared out of one's wits